Nikola Tesla - Elektrik Dehası

Nikola Tesla... Bilim tarihinin elektrik ve elektronik alanında 19, yüzyıl sonları ile 20. yüzyılda gerçekleştirilen tüm buluşların altındaki tek imza olan Tesla'nın üzerindeki giz perdesi ancak ölümünün üzerinden 57 yıl geçtikten sonra yavaş yavaş aralanmaya başlamıştır.

Tesla'nın üzerine Pentagon tarafından çekilen giz perdesinin altında, 20. Yüzyıl bilim tarihinin, sonuçları çok ağır olacak hesaplaşmalar yatar.. Bu hesaplaşmanın birincisi elektriği hayatımıza sokan Michael Faraday değil, Nikola Tesla'dır. Faraday’ın tek yaptığı kaleme aldığı önemli yapıtları olan "Elektrik Üzerine Araştırmalar" adlı eserinde elektrik ve manyetizma arasındaki ilişkilerin deneylerini göstermiş olmasıdır. Elektriği başta ampul olmak üzere yaşamımıza sokan, radyoyu, radarı, flüoresan ampulü, bilgisayarı, faks makinesini ve daha aklımıza gelebilen bütün elektrikli ve elektronik aletleri geliştiren Tesla olmuştur. Ancak onun tüm bu başarılı buluşları ve insanlığa verdiği hizmetlerin üzeri Pentagon emperyalizminin sadık bekçileri FBI ile CIA tarafından türlü entrikalarla örtülmeye çalışılmış ve yaşarken tarih sahnesinden adeta silinmek istenmiştir.

General Electrics, Westinghouse, Marconi and Morgan gibi ABD endüstrisinin dev tekelleri Tesla'nın buluşları üzerinde şekillenmiş, fakat kendisi hayatı boyunca hiçbir kurumsal ilişkiye girmemiştir.

ABD'nin bu dev tekelleri General Electrics'in direktifleri doğrultusunda Tesla'yı sumen altı etme kararı almışlardır. Neden? Tesla, parasız ve doğayı kirletmeyen bir elektrik üretiminin mümkün olduğunu açıklamıştır. Bu açıklaması başta General Electiric olmak üzere tüm ABD şirketlerini paniğe düşürmüş ve bütün kapılar yüzüne kapatılmıştır. Beş kuruş parasız ve borç içinde New York'ta bir otel odasındaki ölümü derin anlamlar içerir.

19. yüzyıldan 20. yüzyıla girerken en önemli değişim burjuva devrimlerinin yarattığı toplumsal ortam sayesinde gelişen bilim ve ardından gelen teknolojik devrimlerle yaşandı. Sanayi devrimi, buharlı makinelerin icadı ve çok kısa süre sonra elektrikli motorlar derken otomobiller, uçaklar ve uzay araçları. Dünyanın 19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra nasıl muazzam bir teknolojik gelişim yaşadığını gösteren güzel bir örnek vardır. M.Ö. 7. yüzyılda Odysseia'nın gemilerinin hızı yelkenle gittiklerinde saatte 3 mil kadardır. 6-4. Yüzyıllarda ise bu hız ancak 3 kat arttırılabilmiştir. Denizcilikte önemli gelişmelerin yaşandığı 16. Yüzyılda ise günlük hız 2 bin sene öncesinden ancak 40 mil fazladır. Ancak buharlı gemilerle birlikte ulaşım hızı büyük ölçüde artmıştır. Artık niceliksel değil niteliksel bir değişimden söz edilmektedir. Ve 19. Yüzyılın sonlarında telgraf ve radyonun icadıyla ulaşım ve iletişimin yolları birbirinden ayrılmış, dünya bugün iddia edildiği bir "global köy" olma rotasına girmiştir. Mekânların uzaklığı iletişimde önemini yitirmiştir.

1900'ün başlarında daha ilk uçuş denemeleri yapılırken insanoğlu bundan sadece 50-60 yıl sonra uzaya çıkmaya başlamış, 1969 yılında Ay'a ayak basmıştır. Tüm insanlık tarihine baktığımızda bu büyük değişimler çağının yaşanmasını sağlayan, burjuva devrimleri ve ardından bu sosyâl yapı ile sınırlı teknolojik devrimler olmuştur. İletişim ve teknolojileri, çağımızın en önemli belirleyicilerindendir. Bu açıdan bakıldığında bugünkü dünyanın yaratıcılarından en önemlisi ve o oranda da en "unutturulmuş" olanıdır. Uzak görüşlülüğü toplumsal sistemin sınırlarının dışına çıkmış ve kaçınılmaz olarak bastırılmıştır. Ancak, onca çabaya karşın yine de adının literatürlerden silinmesi başarılamamıştır. Çünkü Tesla, gerçekleştirdiği buluşlarıyla ölümsüzlüğe imza koymayı başarmıştır. Onun hakkında bir araştırmacı şunları ifade etmektedir:

"... Bilgisayarınızda çalışırken Tesla'yı anımsayın. Onun "Tesla Bobini" yüksek voltajlı resim tüpünüzün çalışmasını sağlamaktadır. Evinizde kullandığınız elektrik Tesla'nın "Alternatif Akım" (AC) jeneratöründen geçmekte, "Tesla Jeneratör"den geçmekte ve evinize 3 fazlı "Tesla Enerjisi" getirmektedir.. Tesla'nın icatları bugün her yerdedir.."

Nikola Tesla portresi çizebilmek için 8. Ocak. 1943 gecesine gitmek gereklidir. Tesla'nın 5. Ocak ile 8. Ocak tarihleri arasında Hotel New Yorker'daki odasında tek başına kalp yetmezliğinden öldüğü tahmin edilmektedir. Otel görevlilerine rahatsız edilmek istemediğini söylemesi ve günlerce odasından dışarı çıkmaması bir alışkanlık haline geldiğinden, ölümünün üzerinden 2-3 gün geçmesine karşın kimse öldüğünü fark etmemiştir. 8. Ocak gecesi, diğer tüm Yugoslav mültecileri gibi FBI gözetiminde olan Tesla'nın mülteci yeğeni Sava Kosanovich, yanında iki bilim editörü George Clerk ve Kenneth Sweezey ile birlikte Tesla'nın odasına girer. Otelin üç yöneticisi ve Yugoslav Büyükelçiliği'nden bir temsilcinin tanıklığında Kosanovich, Tesla'nın vasiyetini arar, yazılarını ve deney aletlerini toparlar. (Toplanan bu eşyalar bugün Belgrad'daki "Tesla Müzesi"nde sergilenmektedir.) Aynı gece Pentagon'dan Albay Erskine FBI'yı arayarak harekete geçirir ve Tesla'nın öldüğünü haber verir. FBI yetkilileri, yabancılar Dairesi Komiseri Fitzgerald ile birlikte, otel odasına girerler ve Tesla'nın tüm eşyaları iki büyük kamyona yüklenir. Tüm araştırma kağıtları ve makaleleri, "Manhattan Storage and Warehouse Co." Adlı New York'taki bir depo şirketine gönderilir. Bu depoyu Tesla 1934 yılından beri kullanmaktadır. FBI kayıtlarında Tesla'nın makalelerinin 50 kutu içerisinde depolandığı yer almaktadır. Yabancılar Dairesi, ABD Deniz Kuvvetleri İstihbarat Servisi'ni arayarak Tesla'nın tüm makalelerini ve araştırma kağıtlarının mikrofilme çekilmesini emreder.

8. Ocak gecesinin bu yoğun trafiğinde FBI'a yeni bir bilgi ulaşır: Tesla 1932 yılında Grosvenor Clinton Oteli’nin emanetine depozitini peşin ödeyerek bir kutu bırakmıştır. ABD devlet başkanı bilim danışmanlığı FBI'a kutunun içindeki dokümanların derhal alınması talimatını gönderir. Kutunun içinde Tesla'nın kablosuz enerji aktarımı projesi, yeni bir torpido silahının plânları ve çalışma modeli ile Tesla'nın "Ölüm Işını" adını verdiği yüksek dalga frekans silâhının projesi vardır. FBI'ın toparladığı tüm belgeler ve projeler, ABD Devlet Başkanı'nın emriyle FBI tarafından "Top Secret" olarak mühürlenir ve projelerin kamuda tartışılması yasaklanır. Tüm bunlar bir gece içerisinde 8. Ocak 1943 tarihinde gerçekleşir. Böylece Nikola Tesla ve araştırmalı Pentagon'un yarattığı yapay ve kalın bir sis perdesinin ardına itilir.

FBI kayıtlarında, Tesla'nın ölmeden önce 5. Ocak günü Pertagon'dan Albay Erskine'i aradığı ve "Teleforce" adını verdiği mikrodalga silahını Pentagon'a vermek istediği, fakat Albay Erskine'in telefondakinin bir deli olduğunu düşünerek, ciddiye almadığı iddia ediliyor. Tesla biyografisindeki FBI'ın bu üçüncü sınıf polisiye roman senaryosu önemli. 5. Ocak günü Tesla'yı anımsayamayan Albay Erkine 8. Ocak gecesi, Yugoslav Büyükelçiliği'nin Tesla'nın otel odasına girdiğini haber alır almaz FBI'ı ve Deniz kuvvetlerini nasıl harekete geçirmiştir? Bu sorunun yanıtı ise; FBI kayıtlarında bulunmuyor!

Nikola Tesla adı Amerikan kamuoyunda o günlerde yakından bilinen "sansasyonel" bir içeriğe sahip. Araştırmaları Pentagon tarafından yakından izleniyor ve FBI tarafından sürekli izleniyordu. Tesla öldüğünde yaşamını Yugoslav Hükümeti'nin kendisine bağladığı maaşla sürdürüyor ve Yugoslav büyükelçiliği ile yakın temas içindeydi. Dolayısıyla Pentagon'u aradığı iddiasının temeli çok zayıf kalmaktadır.

FBI'ın tüm kaygısı Tesla'nın araştırmalarının Sovyetler Birliği Kızılordusu'nun eline geçmesi olasılığıydı; ki bu araştırmaların önemli bir bölümünün Sovyetler'in eline geçmiş olduğu da Sovyet bilim tarihinin gelişimi içerisinde görülmektedir. Tesla'nın tüm kaygısı Alman faşizminin durdurulması gereğiydi ve bilimsel çalışmalarını da bu yüzden silâh tasarımlarına yöneltmişti. Tesla'nın "mikrodalga silâh" tasarımı ile "deprem" ve "tsunami silâhı" uzun yıllar boyunca bir söylenti olarak kaldı. Uluslararası bilim çevreleri genelde bunun bir palavra olduğunu iddia etmelerine karşın söylentiler doğruydu.

18. Ekim. 1993'de ABD Savunma Bakanlığı, kısa adı "HAARP" olarak bilinen projenin "High Frequency Active Auroral Research Program"ın Gakona/Alaska tesislerinde başlatıldığını açıkladı. Raythenon Corporation tarafından hayata geçirilen proje, Alaska/Massachusettes, Stanford, Peen State, tulsa, Clemson, Maryland, Cornell ve UCLA olmak üzere ABD'nin 9 üniversitesi ve MIT'nın ortaklığı ile uygulamaya kondu. HAARP projesinin patenleri (ABD Patent Dairesi'nde 4.686.605, 4.712.158 ve 5. 038.664 no'lu kayıtlarıyla) Bernard Eastlund tarafından alındı. Her üç patentin ilk kayıtları Nikola Tesla adına kayıtlı ve bu patenleri Colorado testlerinden sonra almıştı. Bernard Eastlund, bu üç patentin geliştirilmesi patenti ile kayıtlara geçti.

Patentlerin içeriği ise şöyle:

1) . 4.686.605: Dünya atmosferinin, iyonosferin ve/veya magnetosferin

değiştirilmesinin metodu.

2) . 4.712.158: Seçilmiş bir bölge üzerinde suni elektron silikonu

oluşturma metodu.

3) . 5.038.664: dünya yüzeyinde rölativik partüküller oluşturma

metodu.

Söz konusu son patent Tesla'nın "ölüm ışını" adını verdiği ve düşman kuvvetlerinin elektronik sistemini felç ederek elektronik bir duvar oluşturan sistemdir. Gerek "Körfez savaşı"nda ve gerekse Yugoslavya'nın bombalanmasında kullanılmıştır.

Tesla'nın sürekli tartışılan "deprem" ve "tsunami" silahının üzerindeki sır perdesi de 1999 yılının Eylül ayında, Yeni Zellanda Savunma Bakanlığı'nın açıklaması ile su yüzüne çıktı. Yapılan resmi açıklamada, 1943 ve 1944 yıllarında ABD'li bilim adamlarının Yeni Zellanda'ya bağlı takım adalarında "tsunami silahını" denedikleri ve seçilen kıyı parçalarının deniz altında oluşturulan deprem dalgasının yarattığı dev dalgalarla başarılı bir şekilde vurulduğu belirtildi.

Yine 1997 yılında Rus Uzay İstasyonu MIR'den yapılan açıklamada Tesla'nın Colorado deneylerinin doğru olduğu ve şimşeklerin atmosferdeki belli katmanlarda ve düzenli bir şekilde gerçekleştiği belirtildi.

Kuşkusuz Tesla'nın yaşamındaki en ironik yan, buluşlarının patentlerinin hep başkaları tarafından alınmış olmasıdır. Bu patent mücadelelerinden bir tanesi, Amerikan adaletinin en yüksek karar mercii olan "Supreme Court" (ABD Yüksek Adalet Mahkemesi) 1943 yılında daha önce Marconi karşısında yitirdiği ve kendi buluşu olan "Radyo"nun o güne değin hatalı bir biçimde Marconi ismi ile anılmasını durduran karar; Tesla'nın ölümünden 6 ay sonra, radyoyu ilk bulan kişinin Marconi değil Nikola Tesla olduğu mahkeme kayıtlarına geçerek tarihe mâl olmuştur.

Dönemin ABD Devlet Başkanı Wallace, FBI ve ABD Deniz kuvvetleri tarafından hayatı "Top Secret" olarak damgalanan Nikola Tesla, hayatı boyunca kimseyle yakın bir ilişki kurmadı.

Doğu ve Batı Avrupa dillerinin tümüne yazılı ve sözlü olarak hakimdi. Muazzam denilebilecek bir kültür birikimine sahipti. Hayatı boyunca hiçbir şirket ya da kurum ile sürekli bir ilişki kurmadı. Hiçbir kurumsal yapı inşa etmedi. Belgrad'daki "Tesla Müzesi" ölümünden çok sonra Yugoslavya Hükümeti tarafından kuruldu. Buluşlarının patentlerini alma becerisini gösteremediği için, çalışmalarının üzerinden daima başkaları büyük başarılar kazandılar. Uluslararası bilim toplantılarını, söz sırası kendisine geldiğinde yarıda bırakıp, bahçedeki güvercinleri beslemeyi tercih etti.

Çocukluğundan beri doğayı gözleme tutkusu içinde oldu. Nerede nasıl davranacağını ve nasıl konuşacağını hiçbir zaman bilemedi. Hayatı boyunca kendi dünyasında yaşadı. Tüm bu özellikleri ile belki de gelmiş geçmiş en ünlü otistiklerden birisiydi. Fakat kesin bir şey var ki, 20. yüzyıl teknik uygarlığı tek başına onun beyninin içinde gerçekleşti.

1856 yılında 10 Temmuz'u 11 Temmuz'a bağlayan gece, o zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na bağlı olan Hırvatistan'ın güneybatı kesiminde yer alan küçük bir köy olan "Smiljan"da doğdu. Doğduğu gece müthiş kasırgalı ve şimşekliydi. Doğum sırasında çakan muazzam şimşekten korkan ebesi, annesi Djuka'ya "Bu çocuk olsa olsa şimşeğin çocuğu olabilir" demişti. Annesinin güncesindeki bu satırlar, ilginç bir şekilde yaşamını belirleyecek ve Tesla'nın günlük defterlerinden edinilen bilgiye göre 3 yaşından itibaren "elektrik" ve "şimşek" denilen şeyi hep merak edecekti. 80'li yaşlarında kendisiyle yapılan bir söyleşide şunları söylemiştir:

"80 yıldır kendime her gün bu elektriğin ne olduğunu soruyorum. Halen de yanıtını bulamadım."

Ailesi Sırp asıllıdır ve babası köydeki Ortadoks Kilisesi'nin rahibidir. Annesi okumamış olmakla birlikte, onun okul öncesi eğitiminde çok önemli bir yere sahiptir. Tesla'nın yaşam boyu bir takıntı haline getirdiği, yemeğini yemeden önce tabaktaki yemekle ilgili kübik hesaplamaları aklından yapmak ve bitirmeden yemeğe başlamamak, annesiyle yaptığı çalışmalardaki zihinsel hesaplama egzersizlerinden kalma bir alışkanlıktır. Annesinin mucitlerle dolu bir soydan geldiğini ve evdeki yaşamı kolaylaştıran araç gereçleri onun tasarladığını anlatır ve birlikte yaptıkları egzersizlerden şöyle söz eder: "Bu eğitim her türden egzersizi kapsardı, başkasının düşüncesini tahmin etme, bazı ifadelerdeki eksikleri bulma, uzun cümleleri tekrarlama ve zihinsel hesaplamalar yapmak.."

Bir papaz olan babası ise, yine olabildiğince ilginç bir insandır. Çok okuyan, birkaç dil bilen ve ezber yeteneği bazı klasikleri tekrarlayabilecek kadar güçlü bir beyindir. Kendi kendine farklı ses tonlarıyla odasında konuşurken, dışarıdan birine içerde bir tartışma olduğunu düşündürtecek kadar da yeteneklidir. Ancak oğlunun da kendisi gibi ruhban sınıfından olması konusunda oldukça kararlı ve bu konuda taviz vermeyecek kadar da serttir.

Nikola Tesla, aile içindeki adıyla Niko, dört kardeşin en küçüğüydü. Kendisinden 7 yaş büyük olan ve küçüklüğü çok sıradışı bir zekaya sahip olarak gördüğü abisi Dane, Tesla 5 yaşındayken attan düşerek ölmüştü. Anne-babasının küçük Niko'yu onunla kıyaslamaları yüzünden oldukça sıkıntı çeker. Anılarında erkek kardeşinin ölümünün kendisinde travmatik bir etki bıraktığını, geç uyanışının nedeninin bu hastalık olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir:

"Çocukluğumda, ilginç bir felaket yüzünden acı çekiyordum; sıklıkla kuvvetli flaşlarla bezeli imgeler, gerçek nesnelerin yerini alıyor, düşüncelerimi ve hareketlerimi engelliyordu. Bu resimler daha önce gördüğüm ama hiç hayalini kuramadığım nesneler ve sahnelerdi. Bana bir söz söylendiğinde, nesnenin işaret ettiği resim aniden düşümde canlanırdı ve bazen gördüğümün gerçek olup olmadığının ayırdına varamazdım. Bu bende büyük bir kaygıya ve rahatsızlığa neden olurdu.

Bu görünümler hastalıklı bir kimsenin gördüğü halisinasyonlarla karıştırılmamalıydı. Bunlar (görünen imgeler) kendi formüle ettiği teoriye göre; önemli bir uyarının (heyecanın) neden olduğu, beyinin refleksif bir davranışta retina üzerine gönderdiği imgelerdi. Tesla, bu konudaki görüşlerinin gerçekleştirilebileceğini şu sözleriyle dile getirmektedir:

"Eğer bu teorim doğruysa, herhangi birinin aklında tasarladığı bir nesnenin görüntüsü bir ekrana yansıtılabilir ve böylelikle görünür hale gelebilir" der.

İnsan ilişkilerinde bir devrim yaratacağını düşündüğü bu teori üzerinde daha sonraları epey bir çaba sarf etmiştir. Kendi aklında tasarladığı bir görüntüyü, başka odada oturan bir kimsenin zihninde yaratabilmek için uğraş verecektir

Tesla çocukluk yıllarında delice diye adlandırabileceğimiz zihin gezileri yaptığını ileri sürmüştür. Gerçek dünyadakinden farklı görmediği arkadaşlıklar kurar; yani yerler, kentler ve ülkeler görürmüş. Bu gezilere her akşam çıkar hatta bazen gün boyunca da sürdürdüğü olurmuş.

"Düşüncelerimi ciddi olarak icatlara dönüştüğü 17 yaşına kadar sürekli sürdürdüm bu gezileri."

O günlerde aklında düşündüğü şeyleri gerçek yaşama çok kolay aktarabildiğini ve bu yolun yalnızca deneylerle yapılan çalışmalara göre çok daha hızlı ve etkili olduğunu düşünmektedir.

"Modellere, çizimlere ve deneylere ihtiyacım yoktu," der.

"Bir kimse henüz ham olan tasarısıyla bir araç oluşturmaya kalkarsa, kaçınılmazlıkla zihni, aracın detaylarının düşünülmesiyle işgal edilecektir. Bu kimsenin, aracın geliştirilmesi ve yeniden yapılması sürecinde konsantrasyonu azalacak ve temel ilkeleri görme gücünü yitirecektir. Belki sonuç sağlanabilecektir ama her zaman kaliteden feda edilerek."

İşte kendi çalışma mantığının tersi olarak nitelediği yukarıdaki yöntemin verimsiz olduğunu bu sözleriyle açıklamaktadır. Kendisi ise, aklına bir fikir geldiğinde onu öncelikle düşlerinde oluşturmaya başlar, inşa sürecini zihninde değiştirir, geliştirmeleri akıldan yapar ve aracı zihninde çalıştırır.

"Türbinimi aklımda çalıştırmam ya da dükkanımda test etmem benim için kesinlikle önemsizdir. Bir farklılık yoktur, ne olursa olsun sonuçları aynıdır. Bu yolla aklıma gelen fikri, eksiksiz ve çok hızlı bir şekilde, hiçbir şeye dokunmadan geliştirebilirim."

Mühendislikte, elektrik ve mekanikte sonuçların olumlu olacağını düşünmektedir. Ona göre hemen hemen hiçbir konu yoktur ki, önceden düşünülerek yapılamasın, elbette yeterli teorik ve pratik bilgisi varsa.. Ham fikirlerin, genellikle yapıldığı gibi, pratiğe taşınmasını gereksiz yere harcanan büyük bir enerji, para ve zaman kaybı olarak görmüştür.

Küçüklüğünde yaşadığı ve sonradan da devam eden felaketin (imgelerin düşlerinde canlanması) gerçekte kendisine bahşedilen bir güçle telafi edildiğini düşünmektedir. Bu güç; duyu organlarının uyarılmasıyla birlikte, anında düşünebilme ve bu doğrultuda hızlı hareket edebilme yeteneğidir.

"Bunun pratik sonucu, şimdiye kadar ancak kusurlu bir uygulaması bulunan "teleautomatic" (uzaktan kumanda) bilimidir"

Yıllarca kendini, kendinden kontrollü otomatların (self-controlled automata) planlamasına adamış ve mekanizmaların sınırlı bir derece de olsa akıl sahibiymiş gibi hareket edebilecek şekilde üretilebilmesine inanmıştır. Bütün bunları 19. Yüzyıl sonlarında endüstri ve ticarette bir devrim yaratacağını görebilmiştir.

Karakterinin güçsüz ve zayıf olduğu, cesaretinin ve kararlılığın olmadığı, ölüm ve dinsel korkularının olduğu bir çocukluk dönemi yaşamıştır. Batıl inançların etkisi altında olduğu bu dönemde düşlerden, cinlerden vs. hep korkmuştur. Sonradan babasının kütüphanesinde yaptığı gizli okumalardan birinde eline geçen bir kitapta (Aofi-Theson of Aba "Aba'nın Oğlu" / Macar yazar:Josikaj) hayatının rotası değişmiştir.

"Bu okuma her nasılsa irademin hareketsiz güçlerini uyandırdı ve kendi kendimi kontrol (self-control) etme talimlerine başladım. Azmim önceleri Nisan ayındaki karlar gibi eridi, ama kısa bir süre sonra güçsüzlüğümü keşfettim ve daha önce hiç bilmediğim bir memnunluk hissettim."

Hayatın çok hızlandığı ve türden enformasyonun insanların beyinlerine akın etmeye başladığını düşündüğü yıllarda, bunu modern varoluşun bir sıkıntısı ve kendini gözlemleme yeteneği olmayan insanın ortaya çıkışı olarak yorumlar. Kendisindeki iç gözlem yeteneğini ise paha biçilmez bir başarı olarak görür. Düş dünyasının körelmesinin gerçek tehlike olduğunu düşünür.

"... düş yeteneğimizi bastırdığımız hayat alanlarında ise önümüzdeki hayattan vazgeçmeye her an hazır 'sıradan insanlara' dönüştürmekte bizi."

Tesla,. Bu tehlikeyi görebilmişti. Kendisinin çok gelişkin bir politik bakışının olduğu iddia edilemese ve hatta zaman zaman buhranlı yanlış tercihler yapabildiği düşünülse bile bir hümanistti denilebilir. Çünkü, o insanların yaşantılarından kaygı duyuyordu.

Bütün yaşamı boyunca sürecek çalışmaları ve icatlarında henüz bir çocukken yaptığı bir deneyde de ulaşmaya çalıştığı gibi, doğanın enerjisini insanlık yararına kullanmayı amaçlamıştı. İlk başlarda içgüdüsel bir biçimde olan bu düşünce daha sonra başat bir öneme sahip olmuştu. Çocukluk deneylerinden birinde 16 tane Mayıs böceğini (May bug) dörder dörder çapraz birbirini kesen iki çubuğun uçlarına yapıştırmış ve onların yorulmak bilmez dönüşlerini bir mille bir çarka, oradan da daha büyük bir çarka geçirmiştir. Bu deney arkadaşının böcekleri yemesiyle trajik bir son bulmuş ve Tesla, insanlık yararına kullanmak için bir daha böcek enerjisinden yararlanmayı aklına bile getirmemiş.

Ailenin tek erkek çocuğu olarak kendisini çalışmaya adadığını belirtmiştir.. İlkokula başladığında matematikteki üstün yeteneği öğretmeni tarafından fark edildi. Mekaniğe karşı yoğun bir ilgisi vardı. Yaptığı ilk alet 6 yaşındayken gerçekleştirdiği kurbağa yakalama düzeneği olmuştu.

İlkokulun birinci sınıfından sonra ailesiyle birlikte köye yakın küçük bir kent olan Gospic'e gider. Bu değişim ona doğal yaşamdan uzaklaştığı için hoş gelmez ve hayvanlarını -özellikle güvercinlerini bırakmayı hiç istemez- Her hafta Pazar günü gittiği kilise görevinden hiç de memnun değildir. Ancak, bu kentte yaşadığı bir olay omuzlarda taşınmasına neden olur. Yeni kurulan bir itfaiye departmanı son model bir yangın söndürme cihazı almıştır. bu son teknoloji ürünü makinenin çalışmasını görmek için, bütün herkes kentin meydanında toplanmış, makine nehirden su alacaktır. Bütün seremoni ve konuşmalar tamamlandıktan sonra, pompayı çalıştır emri verilmiştir, fakat ne yazık ki hortumun ucundan bir damla su bile gelmemiştir. Eksperler ve profesörler boş bir çabalama içine girmişlerdir. Tesla, alana vardığında durum budur ve kendisi de küçük bir çocuk olarak bu konuda fazla bir bilgiye sahip değildir. Ancak olanca bilgisine dayanarak nehre atlar ve suyu nehirden çekmesi gereken hortumun ağzının tıkanıklığını açar ve tam o sırada su püskürmeye başlayan hortum kalabalığın Pazar giysilerini ıslatır. Bu, Nikola tesla'nın yaşamındaki ilk toplumsal başarıdır.

Tesla, bu kentte daha sonra gideceği kolej veya gerçek bir liseden önce 4 yıllık normal bir okula gönderilir. Okulda birkaç mekanik alet vardır ve bu maketler ilgisini su türbinlerine yöneltir. Amcasının ona anlattığı Niyagara Şelalesi'ni zihninde canlandırır ve şelalenin akıttığı sularla dönecek büyük bir tekerleğin düşlerini kurar. Amcasına bir gün Amerika'ya gideceğini ve bu planını gerçekleştireceğini söyler. Bir gün gerçekten gidecek ve düşlerini gerçekleştirecek, Niyagara Şelalesi'nin önüne heykelini diktirtecektir.

On yaşında liseye başlar. Okul iyi araç ve gereçlerle donatılmıştır. Fizik departmanında çeşitli elektrik ve mekaniğe ait klasik bilimsel araçların maketleri bulunmaktadır. Bu maketlerin hocalar tarafından gösterildiği ve çalıştırıldığı zamanlar, Tesla'nın en çok ilgisini çeken anlardır. Bu araçları seyrettikçe çok güçlü bir mucit olma isteğine kapılır. Aynı zamanda matematiği de çok sevmektedir, akıldan yaptığı çok hızlı hesaplamalarla profesörlerin takdirlerini kazanır. Ancak eliyle yaptığı bu hesaplamaları tahtaya yazmak ya da herhangi bir model çizmeyi başarabilmek, onun için azaptan başkaca bir şey değildir ve bu işi düzgün bir biçimde yapabilmeyi başarabilmesi için yıllarca uğraş verecektir

Okulun ikinci yılında en büyük hedefi hava basıncıyla sağlanabilecek sürekli bir hareket yaratabilmektir. Küçüklüğünde içi boş saplardan vakumlayarak yaptığı oyuncak tüfekler zihnini hep meşgul etmiş ve vakum gücünü kullanmak istemiştir. Bir süre düşüncelerinde karanlıkta dolaştıktan sonra bir model geliştirmiş ve hava basıncını kullanarak bir silindirin sürekli rotasyonunu sağlamıştır.

Bu sürekli hareket onu fazlasıyla sevindirmiş ve en çok istediği "uçuş makinası"nın gücünü bu şekilde sağlayabileceğini düşünmüştür. O güne kadar şemsiye ile bina tepelerinden atlayıp kötü bir biçimde düşerek sürdürdüğü, cesaret kırıcı bir çok anısı vardır. Bu rotasyonu sağladıktan sonra eksiğinin yalnızca bu rotasyonla çırpacak kanatlar olduğu fikrine kapılır. Sonuç, vakumlu silindir tüpün içindeki hava basıncı yüzünden sızdırması ve kuvvetsiz rotasyona neden olmasıyla başarısız olmuştur.

Yakalandığı hastalıklar nedeniyle liseyi güçlükle bitirebilmiştir. Doktorlar durumunun çaresiz olduğunu düşünmüşler ve tedaviden bile vazgeçmişlerdir. bu süreçte Tesla'nın sürekli olarak okuyabilmesine izin verilmiştir ve o bu fırsatı, halk kütüphanesinden aldığı kitaplarla değerlendirmiştir. Bu dönemde, daha sonra arkadaşı olacak Mark Twain'in ilk yazdıklarından bir eseri eline geçmiş ve bu kitabın büyüleyici etkisiyle umutsuz durumunu tümüyle unutmuş ve mucizevi biçimde hızla iyileşmiştir.

Öğrenimine teyzelerinden birinin yaşadığı Hırvatistan'ın Carlstadt kentindeki yüksek lisede devam etmiştir. Orada kaldığı 3 yıldan sonra okulu bitirmesiyle bir dönüm noktasına gelmiştir. Bugüne kadar anne ve babası oğullarının bir rahip olacağından hiç kuşku duymamaktadırlar. Fakat bu düşünce Tesla için büyük bir endişe kaynağıdır. Çünkü okul yıllarında özellikle çok zeki olarak nitelediği profesörünün etkisiyle elektriğe merak sarmış ve bu büyüleyici dünya hakkında daha çok şey öğrenmeyi kafasına koymuştur.

Okulunu bitirip eve döneceği sıralarda, babası onu Gospic'deki salgın hastalık nedeniyle ava çağırır. Av için gittiği kentte hastalığa yakalanır 9 ay süreyle yataktan kımıldayamayacak kadar enerjisinin tümüyle bittiğini, ikinci ve bu kez galiba sonuncu defa ölümün kapısına geldiğini düşünür. Babası onun moralini yüksek tutmak için elinden geleni yapmaktadır.

Ve yine oğluna moral verebilmek için, odasına girdiği bir sırada Tesla babasına:

"Belki, eğer sen benim mühendislik eğitimi almama izin verirsen iyileşebilirim" der.

Babası, "Sen dünyadaki en iyi teknik okula gideceksin" diye içtenlikle yanıt verir.

Zihninden ağır bir yükün kalkmasıyla kısa süre içinde ilâçların da yardımıyla iyileşir. Herkes bu süreyi şaşkınlıkla izler.

Bu hastalığın ardından babası oğluna sağlıklı ve doğal bir ortamda dinlenmesi ve egzersiz yapmasında ısrar etmiştir. Doğayla baş başa geçirdiği bu dönemde, gezilerine birçok kitap ve av takımlarıyla birlikte çıkmıştır. Bu dönem onun hem zihnini hem de bedenini güçlendirmiş, gezilerinde birçok şey tasarlamış, fakat tasarladıkları gibi tasarılarının dayandığı kuralların da bilgi eksikliğinden ötürü düşselmiş.

Bu döneme rastlayan iki ilginç anısı vardır. İlki, mektup ve paketlerin denizaltına yerleştirilecek tüplerle, su basıncı kullanılarak iletilmesini sağlayacak olan projedir. Çok daha düşsel olan diğeri ise; Ekvator’un çevresinde dünyaya bağlı olmaksızın kendiliğinden hareket eden bir halkanın inşa edilmesi ve bu halkaya istendiği zaman dünyadan ulaşılarak, dünyanın kendi çevresinde dönüşü sayesinde, trenlerin hiçbir zaman ulaşamayacağı, saatte binlerce kilometre yol alınabilmesinin sağlanmasıdır. Bunların komik düşünceler olduğu otobiyografisinde belirtmiş; ama kendisinden daha kaçık ve deli New York’lu bir profesörden de söz etmiştir. Bu bilim adamı da atmosferdeki havayı çok sıcak olan bölgelerden ılıman olan bölgelere pompalamak niyetindedir ve bu amaç uğruna devasa büyüklükte bir araç bile gerçekleştirmiştir.

Doğada dinlenerek geçirdiği bu bir yılın ardından, babasının seçtiği okullar arasındaki en ünlü ve eski olanlardan Gratz’daki (Avusturya) “Politeknik Okulu”na gönderilir. O kadar memnun olur ki, çalışmalarına büyük bir heves ve tempoyla başlar. Notları mükemmeldir, bütün derecelerde rekorları kırar ve hocaları tarafından en yüksek notlardan daha fazlasını hak ettiği düşünülür. Çalışmaya haftanın her günü sabahın 3’ünde başlamakta ve gece 11’e kadar sürdürmektedir. Bütün yıl bu şekilde çalıştıktan sonra evine kısa bir tatil için giderken, özellikle babasının çok gururlanacağını düşünmektedir. Fakat babası onun hevesini kıracak derece ilgisiz kalır. Bunun nedeni babasının ölümünden sonra bulunan bir kutu içindeki mektuplarda açığa çıkmıştır.

Profesörleri babasına,

“.... eğer çocuğunuzu okuldan almazsanız çok çalışmaktan kendisini öldürecek” diye, yazmışlardır.

Tesla’nın bilimsel kişiliği Hırvatistan’ın Carlstadt kasabasında eğitim gördüğü Gymnasium ve Prag Üniversitesi, Graz Politeknik Mühendislik Fakültesi’nde şekillendi. Anılarında Gymnasium’daki öğretmeni Profesör Poeschl’in hayatındaki önemine vurgu yapar. Poeschl elektrikteki son gelişmeleri, dinamoları, elektrik motorlarını Paris’e gidip satın alarak okuluna getiren ve bu aletleri sökerek çalışma mekanizmalarını öğrencilerine anlatan gerçek bir bilim insanıdır. Poeschl öğrencisi Tesla’nın okul hayatı boyunca günde birkaç saat uyuyarak sürdürdüğü yoğun çalışma temposunu ve elektriğe olan merakını fark etti ve onun Prag Üniversitesi’ne gitmesini destekledi.

Gratz’daki okulda gerçekleştirilen deneylerde ilk kez “Gramme Dinamo”yu görür. Bu dinamo bir jeneratör gibi çalışmakta ve tersine çevrildiğinde de elektrik motoru olmaktadır. Fakat çok fazla ses ve kıvılcım çıkaran sevimsiz bir motordur. Bunun üzerine düşündüğünde, kendisinin bu motoru kıvılcımlar çıkartmasına neden olan fırçaları kullanmadan yapabileceğini iddia eder. Prof. Poeschl ile tartışması da okul kayıtlarına geçmiştir. Tesla Faraday’ın elektrik jeneratörünün yetersiz olduğunu ve bu jeneratörün dinamonun ileri geri hareketinin dışında dairesel bir dönme hareketiyle bir elektrik motoruna dönüşebileceğini belirtir. Poeschl bunun imkânsız olduğunu söyler. Fakat Tesla, itiraz eder ve bir gün bu motoru yapacağını belirtir. Profesörü Tesla’yı derste şöyle yanıtlar:

“Bay Tesla büyük şeyler başarabilir ama kesinlikle bunu yapamazsın.”

Tesla bunu yapmıştır! Gratz’daki okulu bitince 1880’de Prag’a gider, babasının arzusunu gerçekleştirmek için üniversite eğitimi orada tamamlayacaktır. Burada yaptığı çalışmalarda henüz amacına ulaşamayacaktır ama bu doğrultuda bir ilerleme olarak “komütatör”ü (elektrik akımının yönünü değiştirir) makineden ayırmayı başarır.

Babasının ölümü Tesla’nın omuzlarına, annesinin ve kardeşlerinin bakım sorumluluğunu yükler. Amerikan telefon sistemi o dönemde Avrupa’ya yayılmaktadır ve Macaristan’da da Budapeşte kentine kurulacaktır. Bunu ailesinin maddi sıkıntısını hafifletecek büyük bir fırsat olarak görür. Zaten şirketin başında da aile dostlarından, babasının yakın bir arkadaşı Puskas bulunmaktadır. Budapeşte’ye taşınarak Puskas’ın yanında çalışmaya başlar. Telefon şirketindeki çalışmasına kaderin cilvesiyle, teknik ressam olarak başlamıştır. Sonraları departmanın başındaki kişinin ilgisini çekmiş ve hesaplamalar, dizayn etme ve yeni makinelerin yerleştirilmesinde karar verme yetkileriyle donatılmıştır. Telefon santrali çalışmaya başlayana kadar orada çalışmış ve o günün telefon teknolojisine, patentini hiçbir zaman üzerine almadığı ama onun tarafından icat edildiği bilinen, araçlar yaparak katkıda bulunmuştur.

Burada yine çok kötü bir şekilde hastalanır. Tüm sinir sistemi iflas eder. Umutsuzca yaşama yapışır ama bir daha iyileşemeyeceğini düşünmektedir. Tesla’nın dehşet verici kişiliğinin bir diğer özelliği de, başladığı bir şeyi muhakkak bitirme takıntısıdır. Fakat bu tabağındaki yemeklerin kübik hesaplamalarını yapmaktan ya da yaptığı tekrarlanan hareketlerin hepsinin mutlaka 3’e bölünmesi zorunluluğundan, daha ağır sonuçlar doğuracaktır. Bir gün, “günde 72 fincan siyah kahve içen canavar” diye, nitelendirdiği Voltaire’in bir cildini okumaya başladığında başına geleceklerden habersizdir. Çünkü o “canavar” küçük harflerle dolu 100’e yakın cilt yazmıştır ve Tesla başladığı işi bitirmek zorundadır.

En son cildi okuduktan sonra şöyle der:

“Bir daha asla”

Fakat iyileşir ve bundan sonraki yaşamında hiç durmaksızın, bir gün bile ara vermeksizin çalışacaktır. 1882 yılında bir arkadaşının önerisiyle Paris’te, Edison şirketinin bürosuna çalışmaya gitmiştir. Burada Edison’un yakın arkadaşı ve yardımcısı Mr. Batchellor ve birkaç Amerikalıyla daha tanışır. Ancak tek tanıştığı Amerikalılar değil, Amerikan yaşam biçimi (Amerikan way of life)’de olmuştur. Daha sonraları çok acı çekmesine ve delilik olarak adlandırılabilecek araştırmalar ve açıklamalar yapmasına neden olacak ve onu sinir bozukluklarına sürükleyecek bu tarz, o dönemde ona yalnızca komik görünmekteydi.

“Amerikalılar benimle çok ilgiliydiler, özellikle de bilardo oynamamdaki üstünlüğümle. Bu baylara bu konudaki icadımı anlattım ve baylardan biri bana hemen bir hisse senedi (borsa) şirketi kurmayı önerdi. Bu öneri bana son derece komik geldi ve ne demek istediği konusunda, bunun bir Amerikan tarzı olması dışında çok küçük bir fikrim vardı.”

Tesla, bu dönemde Almanya ile Fransa arasında gidip gelmeye başlar. Güç ünitelerinin onarımı için çalışmaktadır. 1883 yılında bir görev için gittiği Strazburg’da, saatlerce çalışmanın sonucunda, fırça ve komütatör kullanmaksızın ilk endüksiyon motorunu yapmayı başarır. Strazburg’da işini başarıyla tamamladıktan ve şirketin önemli miktarda para yitirmesini önledikten sonra, Paris’e geri döner. Edison’un arkadaşının ısrarıyla bundan sonraki çalışmalarını yürütmesi için “büyük umutlar ülkesi” Amerika’ya hareket eder. Hiçbir zaman para konularında başarılı olamayacak olan Tesla’nın New York’a ulaştığında ise; cebinde yalnızca 4 senti bulunmaktadır.

Tesla’nın kafasındaki tek problem alternatif akım motorunun çözümüdür. Otobiyografisinde alternatif akım motorunun denklemlerini Budapeşte Parkı’nda, Goethe’nin Dr. Faust eserini okurken ve gün batımını izlerken çözdüğünü belirtir. Problemin çözümü esnasında ağır bir depresyon geçirir, kendi tarifiyle masaya konan bir sineğin çıkardığı ses bile beyninin içinde büyük yankılar uyandırmaktadır. Alternatif akım motoru elektrikte bir devrimdir. Kendisinden önce bir çok mühendisin deneyip beceremediği manyetik alanda alternatif akım üretimini sağlamıştır.

Tesla birden fazla akımı kullanarak motorun şaftını döndürmüştür. Daha da önemlisi alternatif akımlı motorunu icat ederken akımın kabloya ihtiyaç olmaksızın manyetik alanda iletilebildiğini keşfetmiştir. Bobine gelen elektrik ilk hareketi vermekte ve daha sonra motorun hareketli parçaları kabloya ihtiyaç olmaksızın hareket edebilmektedir. Depresyon dönemini geçirdikten sonra, alternatif akımlı motorun detaylarını tamamlar. Jeneratörler, motorlar ve transformatörler tasarlar. İki akımlı motoru, üç akımlı motorun detayları üzerinde çalışmaya başlar.

Tesla, müthiş bir matematikçi olduğu gibi, küçük yaşlarından itibaren tutkulu bir doğa gözlemcisiydi. Çocukluğu çılgınca akan nehir sularına kendini atıp, suyun gücünü incelemekle geçmiş ve bu tutkusu yüzünden birkaç kez ölümün eşiğinden dönmüştü. Bu özellikleri ve aldığı iyi eğitim Edison gibi bilim insanları ile Tesla arasındaki ayrım çizgisini belirler. Otobiyografisinde hiçbir zaman Edison gibi deneme yanılma yöntemiyle çalışmadığını, problemi matematik olarak kafasında çözmeden hiçbir deney yapmadığını belirtir. İlginçtir ki, denediği hiçbir aletini ikinci kez denemeye ve geliştirmeye gerek duymadı. Ürettiği makineler daima tüm detaylarıyla matematik olarak çözümlendikten sonra istisnasız çalıştı.

Alternatif akım motoru Budapeşte’de Faust okuyup, günbatımını seyrederken çözen Nikola Tesla, bilimin sanat faaliyetlerinin bir uzantısı olduğuna ve bilimci ile sanatçı arasında hiçbir fark olmadığına inanıyordu.

Dönemin romantik geleneğini yakında izliyordu. Bu nedenle Tesla, romantik sanat geleneğinin bir dehasıdır yerinde bir tanımlamadır. Belki de bu yüzden olsa gerek hayatı boyunca hiçbir zaman buluşları üzerinde nasıl para kazanabileceği sorusunu kendisine hiç yöneltmemiştir. Bu özelliği Edison ile arasındaki en büyük farkı oluşturur. Edison daima mümkün olabilecek buluşlar üzerinde başkalarının fikirleri üzerinde yükselmiş ve büyük paralar kazanırken, Tesla mümkünlük sınırlarını asla bilmedi ve matematik problemleri ile daima zamanının “mümkünlük” sınırlarını zorladı ve o sınırları darmadağın etti.

“Geride bıraktıklarım her anlamda sanatsal ve büyüleyiciydi. Ve bulduğum makinalaşmış, kaba ve cazibesi olmayan bir şeydi. Amerika dedikleri bu muydu? ” Tarih: 1884

ABD’ye adım attığında Tesla’nın günlük defterine düştüğü satırlar böyleydi. Avrupa kültürünü ve sanatını olabilecek en yüksek düzeyde özümsemiş Tesla, ABD’ye adım attığında beş parasızdı. Cüzdanını, valizini ve tren biletini Paris’te çalmışlardı. Güçlü hafızası sayesinde anımsayabildiği tren bilet numarasını söyleyerek Calais Limanı’ndan gemiye binebilmişti. Atlantik’i üzerindeki elbiseleri değiştirmeden geçmek zorunda kaldı. Atlantik yolculuğunu banyo yapmadan ve elbiselerini değiştirmeden yapmak zorunda kalışı, yaşamında derin izler bıraktı. Bir daha asla elini kuruladığı bir havluyu ikinci kez kullanmadı. Temizlik hastalığına tutuldu. New York’a indiğinde cebinde yalnızca arkadaşı Charles Batchellor’un Edison’a kendisi için yazdığı referans mektubu vardı. Cüzdanı çalınmış olduğundan mektubu da gümrük görevlilerine kimlik olarak gösterip gümrükten geçti. Prag, Paris, Budapeşte ve Berlin’den sonra New York gözüne inanılmaz derecede çirkin gözüktü.

1917 yılında Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü kendisine verdiği “Edison Altın Şeref Madalyası”nı aldığı törende Tesla, New York’ta attığı ilk adımları şöyle anlatmıştı:

“İlk birkaç adımda kaybolmuştum bile. Yolumun üzerinde bir atölyede bir elektrik ustasının önündeki dinamoyu tamir etmeye çalışırken gördüm ve kafamı uzatıp yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordum.”

Avrupa yapımı olan dinamoyu çözemeyen usta, yardım önerisini kabul etmiş o da ceketini çıkartıp akşamüstüne doğru dinamonun tamirini bitirmişti. Usta, ona iş önerdi fakat öneriyi kibarca reddeden Tesla, atölyeden çıkmak üzereyken eline tutuşturulan 20 dolar ile şaşkınlığa düştü. O geceki otel ve yemek parası çıkmıştı!

Ertesi gün 5th Avenue’daki Edison Şirketi’nin önündeydi. Tesla, anılarında Edison’u gördüğünde düş kırıklığına uğradığını, düşlerinde canlandırdığı Edison tiplemesinin yerine, Pazar günü kilise ayinine giden bir çiftçiye benzer birini bulduğunu söyler. Tesla, Edison’a alternatif akım motor projesini anlattığında Paris şirketinde çalışırken Batchellor ile tanıtmıştı. Batchellor’un teşvikiyle ABD’ye gelen Tesla, bir şeyin farkında değildi. Edison imparatorluğu doğrudan akımlı elektrik jeneratörlerinin patenti üzerine kurulmuştu. Bu birçok sorun yaratsa da işleri yolunda gidiyordu Edison’un..

Ne var ki Batchellor altından kalkmak zorunda oldukları büyük çaplı aydınlatma sistemlerinde birden fazla doğrudan akımlı dinamoyu birbirine bağlama probleminin çözümü için, Tesla’nın ABD’ye gitmesini teşvik etmişti.

Tesla, bu gerçekle kısa bir süre sonra yüzleşti. Edison, Tesla’nın alternatif akımlı motor üretimi için paraya ihtiyacı olduğunu anlamış, kendisine Şikago’daki Haverley Tiyatrosu’nun 647 ampulünün aydınlatma sistemi için doğrudan akımlı jeneratörlerin senkronizasyon tasarımı için 50 bin dolar teklif etmişti. Tesla, geliştirdiği regülâtör sistemi ile jeneratörleri birbirine senkronik bir şekilde bağladı. Edison’un tasarımına eklediği ek bir fırça tasarımı ile jeneratörler düzenli bir şekilde çalışıyordu. Edison, onun bu tasarımının patentini kendi üzerine aldı. Ve Tesla’ya söz verdiği 50 bin doları vermedi ve üstelik kaba bir şekilde kendisini tersledi. Bu olayın ardından, birden bire günde 18 saat, haftada 7 gün Edison’a çalıştığını üstelik Edison’un ticari atılımının temellerini attığının farkına vardı.

İşin gerçeği Edison tam anlamıyla bir kör cahildi. Hırvatistan’ı Avrupa’nın ortasında yabanıl bir orman zannediyordu. Bir keresinde Tesla’ya Hırvatistan’da insan eti yiyip yemediklerini bile soracak kadar dünya kültüründen habersizdi. Edison’un kendisine söz verdiği 50 bin dolar parayı vermemesi üzerine istifa eden Tesla ile Edison arasındaki bu kopuş, bilim ve sanatın ABD emperyalizminin hedefleri haline gelmesine neden olmuştur. O günden bugüne, hangi ülkede olurlarsa olsunlar, yeryüzünde ne kadar yaratıcı/aykırı/uzak görü yetisi olan bilimci, sanatçı, yazar, gazeteci ve entellektüel var ise, CIA’in “arenası”na kapatılarak kullanılmak ya da yok edilmek istenen hedefler olarak belirlenmiştir. CIA okullarında ajan adaylarına ilk öğretiler arasında “entellektüel” tanımlaması içinde yer alan uzak görü yetisine sahip bilimciler, sanatçılar, yazarlar ve gazeteciler’in en “tehlikeli” insanlar olduğu, en “tehlikeli fikirler”in bu kategorideki insanlardan çıktığı uzun uzun anlatılır ve mutlaka kontrol altında tutulmaları gerektiği talimattı verilir.

Tesla’nın ayrılmasından sonra Edison, onun tasarımları sayesinde Amerikan elektrik endüstrisini eline geçirmeyi başardı. Tesla, alternatif akımlı motorunu Amerikan şirketlerine kabul ettirmeye çalışırken, halen daha şu gerçeğin farkında değildi: “ABD endüstrisi doğrudan akımlı elektrik endüstrisi üzerine kurulmuştu” ve Edison da parayı buradan kazandığı için kurulu sistemi değiştirmek istemiyordu.

Tesla, alternatif akımlı elektrik sistemini kurabilmek için de bir alternatif akım endüstrisi şirketine ihtiyaç vardı. Bu ise muazzam bir kapital anlamına geliyordu. Edison’un sistemi 115 volt üzerinden çalışıyordu. Bu ise günümüzde kullandığımız yüksek voltaj ihtiyacını karşılayamayacak bir sistemdi ve üstelik yarım mil ötede bir enerji istasyonuna gereksinim vardı. Bu zenginler açısından sorun yaratmıyordu. Onlar, ihtiyaçları olan elektrik istasyonunu kuruyorlardı. Edison’un iş yaptığı toplumsal kesim de bu zenginlerden oluşuyordu. Tesla ise toplumdaki herkes için evlere kadar giren bir elektrik üretiminin düşlerini kuruyordu.

Ohm Kanunu’nu yaratıcı bir şekilde kullanarak alternatif akımlı enerji üretiminde voltaj düşürüp, yükseltebileceğini fark etmişti. Kentlerin aydınlatılması için düşündüğü bugün kullandığımız ampul tasarımı ile de o günlerde bir ilgilenen olmadı.

Genel olarak bakıldığında Tesla’nın yaşamı ve buluşları kapitalizmin bilimsel gelişmenin önünde nasıl bir engel oluşturduğunu açıklıkla görmek mümkündür. 19. Yüzyıl kapitalizminin sermaye sınıfı Tesla’nın buluşlarıyla ilgilenmedi. Çünkü sermayenin ön plânda tuttuğu kâr mantığı ile Tesla’nın geniş halk kitlelerine yönelik hizmet mantığı hayatı boyunca karşı karşıya geldi. Ölümünden sonra bile tüm buluşları kilit altında tutuldu; silâh sektörüne ve dev Amerikan tekellerine “kaymak” oluşturdu.

Tesla, 2000’li yılların teknolojisini 1900’lerin başlarında teorik olarak oluşturmuştu. Üstelik halen daha “parasız elektrik” gibi buluşları yaşamımıza girebilmiş değil. Bir an için düş kurmayı deneyin ve 1900’lerin başlarında insanlığın bugün kullandığımız teknik ve teknolojik donanımla kuşanmış olduğunu düşünün. 100 yıl içinde bugün gelebildiğimiz noktayı düşlemeye çalışın. Yani kapitalizmin cenderesinden kurtulabilmiş bir bilimin insanlığa sunabileceği hizmetleri düşünün.

Acıdır ki; bir zamanlar Etiyopya’nın İtalyan işgalinden kurtarılması için Etiyopya halkına elektronik savunma sistemlerini kendi köşesinde tasarlayan Tesla’nın buluşları üzerinden, son yıllarda Irak ve ülkesi Yugoslavya katledildi.

Tesla, en fazla naif, tipik bir 19. Yüzyıl Avrupalı romantik olmakla suçlanabilir. Fakat ölümünün üzerinden 57 yıl geçtikten sonra, CIA güdümlü yazarların FBI kayıtlarını esas alarak, mikrodalga silahını FBI’a vermek istediğini dile getirmeleri, olsa olsa tüm insanlığı “aptal” sanma kerkenezliği olabilir.

Tesla, mikrodalga silahını Yugoslavya’nın Alman Nazi işgalinden kurtulması için tasarlamıştı. Ölümünden sonra otel odasında FBI’ın, Yugoslavya Büyükelçiliği’nden sonra girebilmesi de onun vatanına olan derin sevgisinin kanıtından başka bir şey değildir. Bugün şu gerçeği itiraf etmek gerekiyor: Tesla, FBI ile değil Yugoslav Hükümeti ile doğrudan temasta olmuştur. İsteseydi rahatlıkla Pentagon’un emrine girebilirdi. Bunu seçmemiş ve bu yüzden de yalnızca FBI’ın değil, ABD ekonomisini elinde tutan tüm şirketlerin korkulu rüyası haline dönüşmüştü.

Tesla, kurtlar sofrasında mücadele vermenin yöntemini öğrenmişti. Arkadaşı A.K. Brown ile birlikte 1887 yılında “Tesla Elektric Company”in kuruluşunu gerçekleştirdi. Brown, ona alternatif akım ile çalışan motorun tasarımının yeterli olmadığını ve sistemin tüm ek parçalarının, jeneratörlerinin, transformatörlerinin de tasarlanması gerektiğini anlattı. Tesla, tek fazlı, iki fazlı ve üç fazlı üç adet motor gerçekleştirdi. 40’ın üzerinde jeneratör ve transformatör tasarladı. Sistemin uzun mesafelerde çalışabilmesi için voltaj aktarabilen ince kablo tasarımı ile sistemini tamamladı. Amerikan patent Dairesi’nde sistemin tüm tasarımı Tesla’nın adına 30 ayrı patent ile patentlendi. Tesla, kurduğu yeni sistemin tüm patent haklarına sahipti artık.

1888 yılında, George Westinhouse adlı bir işadamı Tesla’nın yeni sistemi ile ilgilendi. Westinghouse şirketi ile yapılan anlaşma ile 40 temel icadını, bir milyon dalar gibi bir fiyatla sattı. Tesla’nın jeneratörleri Niyagara Şelaleleri’nde kullanılır. Böylelikle Edison’un en önemli rakibi haline gelmiş olur. Bugünkü Westinghouse imparatorluğu Tesla’nın buluşları üzerinde inşa edildi. Westinghouse firması alternatif akım sistemini günlük yaşama sokan ilk şirket oldu. Bugün tüm dünyanın kullandığı sistem Tesla’nın 19. Yüzyıl sonlarında geliştirdiği “AC-alternatif akım”dır.

Yıl: 1891

Tesla, o yıl Kolombiya’da gerçekleştirilen “Yüksek Frekans” konulu AIEE Sempozyumu öncesi, son icatlarını sunduğu gösterisinde “Elektriğin sihirbazı” unvanını Edison’dan aldı. Bu gösterisinde kablosuz flüoresan ışıklandırmayı ve yeni yüksek voltajlı Tesla Bobinini sundu. Parmak uçlarından kıvılcımlar saçıyor, vücudundan geçen yüksek gerilim sayesinde ampulleri yakıyor ve metalleri kırıştırıyordu. Bütün bunlar gerek bilim dünyası için gerekse de bu gösteriyi hiçbir zaman unutmayacak olan az sayıdaki izleyici için devrim niteliği taşıyordu.

Güç transmisyonuna olan ilgisi Tesla’yı, yüksek gerilimin kullanıldığı tüm alanlarda deneyler yapmaya yöneltti. Tesla bobini Heinrich Hertz tarafından kullanılan kıvılcım-boşluk (spark-gap) rezanatörünün modifiye edilmiş bir türüydü ve Tesla’nın bu alanda yaptığı en önemli katkı olarak kabul edilmekteydi

1888'de Hertz kullandığı kıvılcım-boşluk rezanatörü ile az ötedeki bir başkasındaki kıvılcımları Maxwell denklemleri ile ulaştıran değerler doğrultusunda harekete geçirmeyi başardı. Tesla, Hertz'in bobinindeki magnetik çekirdeği çıkardı ve bunun yerine yüksek ölçekli, görülmedik bir spiral indüktör kullandı. Böylece ulaşılabilen gerilim ve güç değerlerini çok daha yükseklere çıkarmayı başardı. Gösterilerinde Tesla, bobinlerin tüm gücünü vücuduna vererek havaya kıvılcımlar saçtı. Aynı gücü gerilim düşüren bir transformatöre verdiğinde ise; öyle yüksek bir akım çıkışı elde etti ki; bu akım metalleri eritebilmekteydi.

Tesla, yaptığı anlaşma ile patent hakkından büyük paralar kazandı. Amerikan sosyetesinin gözde simalarından birisi olmuştu. 1. Mayıs. 1893 yılında Amerika'da gerçekleşen Dünya Fuarı'nın aydınlatma sisteminin ihalesini Westinhouse firması aldı. Bu tarihe kadar ki süreç, Edison'un Tesla ile mücadelesi ile geçmişti. Karşılıklı patent davaları açıldı. Sonunda Edison, şirketini satmak zorunda kaldı. Tesla'nın tasarımı olan 96.620 ampulle aydınlatılan Dünya Fuarı, onun uluslararası gösterisine dönüştü. Tesla, fuarda kadife bir zemin üzerinde elektrik enerjisi ile döndürdüğü metal yumurtası ve vücudundan geçirdiği yüksek voltaj enerjisi ile sistemin zararsızlığını ve üstün gücünü gösterdi. Edison, Tesla ile sürdürdüğü bilimsel mücadeleyi kaybetmişti.

Tesla, 1. Mayıs. 1893 Dünya Fuarı'na Yugoslavya'dan gelmiş ve annesini henüz kaybetmişti. Londra ve Paris'te verdiği konferanslar ile uluslararası bir üne kavuştu. Annesinin yanına ulaştığında ölüm döşeğindeki annesi ile son konuşmaları onu tüm yaşamı sorgulama sürecine soktu. Annesinin ölümünün ardından 6 hafta bilincini yitirdi. Bu 6 hafta içinde ilginç illüzyonlar gördü. Bilinçsiz olarak masa örtüsüne birtakım formüller ve elektrik düzenekleri karaladı. Bilincine yeniden kavuştuktan sonra şu satırları kaleme aldı:

"Artık büyük bir düşünceyle yoğunlaşmalıyım. Tanrı'dan gelen insan aklının gücüne. Beynimizin enerji üretimini doğanın enerjisi ile senkronize edersek tüm gezegenin geleceğini kurtarabiliriz."

Ve bugün halen bir sır olarak kalan insan beyninin dalgaları üzerine çalışmaları böylece başladı. Westinghouse onun buluşları üzerinde imparatorluğunu kura dursun, Tesla bu kez çok daha büyük projelerin içine adım atıyordu.

1889 yılının sonlarına doğru Pitsburg'dan New York'taki lâboratuarına döner dönmez yüksek frekans makineleriyle (High-frequency machines) ilgili çalışmalarına kaldığı yerden devam eder. Bu keşifleşmemiş alandaki yapım aşamasının problemleri, çok yeni ve pek tuhaftır. İndükleme tipini (induction type) kusursuz sinüs dalgaları oluşturabilmekten uzak olduğu için reddeder. Sinüs dalgalarının rezonans için çok önemli olduğunu söyler. Sonuç olarak farklı bir amaçla icat edilmiş de olsa 1891 yılında bugün radyo, televizyon ve bilgisayar teknolojisi başta olmak üzere, birçok elektronik ekipmanda kullanılan "Tesla Bobini"ni keşfetmeyi başarır.

Tesla bobini, radyo frekanslarında yüz binlerce volta ulaşılmasını sağlayan yüksek frekans transformatörüydü. Elektrik akımı bu aletin tepesinde sıçramalara neden oluyor ve mavi kıvılcımlar çıkartıyordu. Bu elektrik deşarjlarının bir alıcı tarafından kablosuz olarak alınabilmesi, elektrik enerjisinin kablosuz transferini sağlamış olacaktı. 1891 yılında Tesla'nın lâboratuarında yaptığı küçük makineler sadece 10-15 cm'lik sıçramalar (deşarjlar) meydana getirebiliyordu. 1900 yılında yaptığı daha büyük olanlarda ise yüzlerce metrelik sıçramalar elde etmeyi başarmıştı. Söylendiğine göre, yüksek frekanslardaki elektrik akımları vücuda zarar vermeden derinin üzerinde dolaşabildiği için Tesla'da bu kıvılcımları parmaklarından alıp vücudunda dolaştırabilmiştir.

Tesla bobini onun için yepyeni bir başlangıç demekti. Bütün yaşamı boyunca düşündüğü doğal enerjinin insanlık yararına kullanılması açısından çok önemli bir adım atmıştı. Bu alet sayesinde elektriğin çok yüksek frekanslarda kablosuz olarak transferlerinin mümkün olacağını düşünüyordu. Ve kuracağı merkezlerle küçük bir kaynaktan yükselterek elde ettiği elektrik enerjisini (milyonlarca voltluk) kablosuz olarak dünyanın istediği yerindeki alıcılara ulaştırabilecekti. Bunu yapabilmek için, en iyi iletken dediği yerküreyi kullanıyordu. Bu bizim AC sistemimizde evlerimizde kullandığımız topraklama gibi düşünülebilir; yerküre aslında kendisine aktarılan elektriği kaybetmez ve topraklanan akım gücünün yettiği yere kadar dalgalar halinde yayılır. Tesla, çok güçlü elektrik akımlarını topraklıyordu ve bu akımı başka bir akımla aynı yerden toplayarak destekliyor ve dalgayı güçlendiriyordu. Böylece saniyede 300.000 km hızla hareket eden (ışık hızıyla eşit) elektrik dalgaları, dünyanın merkezinden geçerek diğer taraftan dünyanın yüzeyine çarpıyor ve tam olarak aynı noktadan geri dönüyordu. Tıpkı salıncak örneğinde olduğu gibi, küçük küçük ama aynı güçte titremelerle rezonans mantığına göre yükselen salıncak gibi, elektrik dalgaları da her geri gelişlerinde daha güçlü oluyor ve daha yükseğe sıçrayabiliyorlardı. (Bu yöntem 1950 yılında Ay'ın ve 1970 yılında Venüs'ün haritasının çıkarılması için de kullanılmıştır. Radar ışınları Ay'a ve Venüs'e gönderilerek bu ışınların geri dönüş hızlarından dünyamıza ne kadar uzakta oldukları belirlenmiştir.)

Bu aleti icat ettiği 1891 yılı, onun aynı zamanda Amerikan vatandaşlığına geçtiği tarihtir. Tesla'nın bu dönemdeki çalışmaları değerlendirildiğinde başka bir gerçek daha ortaya çıkmıştır: 1895 yılındaki icadıyla "X ışınları"nın mucidi olarak bilinen Wilhelm Röntgen'den üç yıl önce Tesla bu ışınlarla deneyler yapmış ve insan vücudunun iç kısımlarına ait başarılı resimler elde etmiştir.

Tesla, yine aynı dönemde yaptığı lâboratuar çalışmalarında elektrotsuz vakumlanmış tüpleri, odanın içinde oluşturduğu gerekli yoğunlukta elektrik alanıyla, kablosuz olarak yakmayı başarmıştı. Bu deneyin halk önünde tekrarlanmasından sonra, dünyanın her yerinden çağrılar almaya başladı. Bunlardan birini değerlendirdi ve 1892 yılında Londra'da Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'nde ders vermeye gitti. Oradan Paris'e geçmek üzereyken, Sir James Dewar karşı konulmaz bir ısrarla Kraliyet Enstitüsü'nde de gösterisini tekrarlamasını istedi.

Burada Dewar, Tesla'yı bir koltuğa iterek eline bir bardak viski verdikten sonra,

"Şimdi "Fraday'ın sandalyesinde oturuyor ve onun içtiği viskiyi yudumluyorsun," dedi.

New York'daki lâboratuarına döndükten sonra tekrar çalışmalarına yöneldi. 1985 yılında lâboratuarı kuşkulu bir biçimde yanmış, bir süreliğine de olsa çalışmalarına ara vermek zorunda kalmıştı. 1899'da ise kendisine ücretsiz enerjinin önerildiği Colarado'ya gitti.

Tesla, dev büyüklüğe sahip bobinini kullanarak dünyadan bir iletken olarak yararlandığı ilk deneylerini, Colarado'da gerçekleştirdi. En önemli icadı denilebilecek "sabit karasal dalgalar" (terrestrial stationary waves) burada kullanmaya başladı. Deneyleri sırasında yerküreye elektrik verdiğinden, laboratuarı çevresinde dolaşan insanların ayakları arasında elektrik sıçramaları meydana geldiği ve etraftaki çiftliklerde ayaklarındaki demir nallar yüzünden atların çılgına döndüğü anlatılmıştır. Bu kentteki sonunu belki delice denilebilecek şekilde kendisi hazırlamış, kentin ana jeneratörünün yanmasına neden olmuştur. Bir gün deneyi sırasında muazzam elektrik sıçramaları elde etmiş, fakat bu sıçramalar bir süre sonra bir şimşekten çok daha korkunç olmaya ve çıkan sesler tüm kentte duyulur hale gelmiştir. En sonunda kentin ana jeneratörü yanmış ve tüm kent karanlıkta kalmıştır. Tesla, rezonans sayesinde kademe kademe yükseltmeyi amaçladığı sıçramaları başardığını anlasa da deneyi durdurmamış ve en son nereye kadar gidebilir diye lâboratuarının dışarısında, bu büyük "canavar"ını izlemeye dalmıştı. Sonuç: Bir daha kimse Tesla'ya ücretsiz enerji önermek gibi bir "hata"ya düşmedi (!)

 

1900 yılında New York'a dönen Tesla, J. Pierpont Morgan adında bir finansörün 150 bin dolarlık desteği ile, Long Island'da kablosuz iletişim amacına yönelik dev kulesinin inşasına başladı (Wardenclyffe Projesi). Bu verici istasyonu, piramit şeklinde, sekizgen ve 54 metre yükseklikte bir yapıydı. Wardenclyffe'in bu kule sayesinde dünyanın merkezi olacağı sanılmıştı. Tesla'nın bu desteği alabilmesini sağlayan, onun bu kule vasıtasıyla çok uzaklara resim, mesaj, ses ve her türden veriyi gönderebileceği iddiasıydı. Oysa Tesla'nın daha büyük bir amacı vardı. Sürekli olarak aşağı gördüğü "hertziyan dalgalar"la uğraşmakta ve kendi "teta 4 dalgaları" olarak anılacak olan elektrik dalgalarıyla kablosuz enerji aktarımı sağlamaya çabalamaktaydı. Amaç yine aynıydı: tüm insanlığa bedava elektrik enerjisi sağlamak!

Tesla bu kez çok ileri gitmişti. Bu kapitalist sistemin kar mantığını kökünden sarsabilecek felaket bir fikirdi. Bedava enerji, petrol gibi çok önemli bir ekonomik kaynağı beş para etmez yararsız bir hale getirebilecek ve tüm ABD endüstrisinin dönüşümünü gerektirebilecek bir tehlikeydi. 1903'deki bu açıklamasından sonra, arkasındaki tüm destek çekildi ve yavaş yavaş ismi kitaplardan silinmeye başlandı.

Marconi, 150 bin dolardan daha ucuza Atlantik'i aşan ilk mesajı yollamayı başarmış ve şirketinin hisseleri borsada kapış kapış satılmaya başlamıştı. Tesla'nın şirketi gözden düşmüştü. Tesla ise, Marconi'nin yaptığının, kendisinin halihazırda yapabildiği önemsiz ve basit bir iş olduğunu ve Marconi'nin zaten kendisine ait patentleri kullanarak bunu yaptığını söylemiş ve amacının gerçekte tüm insanlığın yararlanabileceği "bedava elektrik enerjisi" olduğunu açıklama gafletinde bulunmuştu.

1904 yılında Colaoado Spring'deki elektrik şirketi Tesla'yı uğrattığı zarardan ötürü mahkeme verdi ve 180 dolarlık mahkeme parasının ödenebilmesi için oradaki lâboratuarı satıldı.

1906 yılında Colorado yaptığı icatlarla zengin ettiği George Wetinghouse, Tesla'nın kablosuz enerji üretimini geri çevirdi.

Tesla, 1915 yılında kendisine Edison'la birlikte fizik dalında önerilen Nobel Ödülü'nü kabul etmedi. Maddi olarak çok büyük zorluk içinde olduğu halde öneri karşısında şunları söylemişti:

"Böylesi bir ödül, bir insan için çok büyük olanaklar sağlayacaktır. Ve benim teknik literatürde kendi adımı taşıyan 4 düzine kağıdı dolduracak patentim var. Bunlardan sadece bir tanesi için bile, bundan sonra verilecek binlerce Nobel Ödülleri'nin tümünü verebilirim.."

1915 yılında Tesla, kablosuz enerji iletimiyle ilgili çalışmalarını sürdürmektedir. Bu teknolojinin aynı zamanda muazzam bir yok edici gücünün de olabileceğini ara ara yaptığı açıklamalarla yinelemiştir. Çok sonraları ABD'nin "Yıldız savaşları" projesine kaynak olacak bütün savaş makinesi çalışmaları ve yaptığı açıklamalar, "Wardenclyff Projesi"ne desteğin çekilmesi ve kendisini sübvanse edebilecek finansör bulamamasından sonra başlamıştır. Uzaktan kumanda teknolojisinin de mucidi olan Tesla, bu yıllarda görünmez mesafelerden kontrol edilebilen torpidolar yaptığını, ama elektrik dalgalarının çok daha yıkıcı olduğunu iddia etmiştir. Bu açıklamalar yüzünden bazı olaylarda Tesla'nın izi aranmaktadır. 1907'de elektrik sıçramasının neden olduğu bir patlamayla batan Fransız gemisinin "Iena" ve 1908'de Sibirya'da bulunan "Tunguska" nehrini çevreleyen 200-250 bin hektarlık bir ormanın, 10-15 megatonluk bir patlamaya eşdeğer bir patlamanın ardından yanarak yok olması... bunlar elbette kanıtlanmış değildir, ama tam da Tesla'nın her türden yok edici silah icat ettiğini açıkladığı yıllara rastlayan sıra dışı olaylardır.

Dünyanın en önemli mucidi olan Tesla'nın bu tarihlerden sonraki yaşamı çok belirgin değildir. İzole edilmiş bir yaşam sürdürmüş, basına verilen yıllık doğum günü partilerinde buluşlarının yok edici özelliklerinden söz ederek, icatlarına ilgi çekmeye çalışmıştır. Bir de 1919 yılında, "Electrical Experimenter" dergisinde bitirmediği bir otobiyografisi yayınlanmaya başlamıştır. Derginin satışları birden rekor seviyede artmış, fakat önerilen çok büyük paralara karşın otobiyografisini yazmayı sürdürmemiştir.

Tesla portresi gerçek çehresiyle tamamlanması güç bir portre değildir. Her yönüyle ortada, açıkta ve sürekli gözlem altında bir yaşam sürdüren Tesla'nın bilim alanındaki icatlarının gerçek anlamda kavranılması güçtür. Onula ilgili en önemli şey, yaşadığı çağın çok ötesinde olduğu gerçeğidir.

Tesla'nın ismi, her ne kadar çok büyük bir değere sahip olduğunun bir göstergesi olarak "manyetik akışın metrik birimi" (T) olarak verilmiş () ve ismi en önemli fizikçiler ile birlikte Pransilvanya eyaletinin "Elektrik Vadisi"ndeki sokaklardan birinde bulunuyorsa da zamanla unutturulmuş ve onun teknolojileri üzerinde emperyalizm, "karanlık projeler" üretilmeye başlandığı iddiaları tüm dünyayı sarmıştır. Soğuk savaş yıllarında her iki tarafında bu teknolojiyi kullandığı ileri sürülmüş, bütün bir nükleer saldırı ve savunma amacını güden "Yıldız Savaşları" projesinde bu teknolojiden yararlanılmıştır. Ölüm ışınları, ultra düşük dalgalar, çok yüksek frekanslar, atmosferdeki elektrik enerjisinin değerlendirilmesi, atmosferde elektrik dalgaları yayarak bunun dünyanın her yerinden kullanılmasının sağlanması, radyo frekanslarıyla uzaktan kumanda edilebilen bugün kullanılan füzeler, yüzlerce mil etkili bir elektrik kullanımının oluşturularak girmeye cesaret eden düşmanın anında yok edilebilmesi gibi bazıları ise; bugün bile kamuoyuna düş gibi gelebilecek birçok projenin ardında Nikola Tesla'nın teknolojisinin izlerine rastlanmaktadır.

Tesla, söz konusu "ölüm ışını" ve kimsenin geçemeyeceği "Tesla Kalkanı"nın yapılabileceğini açıklamıştır. İnsanlığı bedava elektrik sağlama idealiyle yola çıkmış büyük bir mucidin projelerine destek bulabilmek amacıyla zaman içinde savaş teknolojileri üzerine çalışmış olması insanlığın garip bir trajedisidir. I. Ve II. Dünya Savaşları'nı yaşamış olan Tesla, gerçekte savaş karşıtı olduğunu açıklamıştır. Fakat barışın sürekliliği için en güçlü silahların yapılması gerektiğini de ileri sürmüştür.

Tesla, insan beyninin dalgaları üzerinde çalışmalarında, beynin Beta, Alfa ve Teta boyutlarındaki dalga boylarının ölçüldüğünü bugünkü modern tıbbın ölçümlerine çok yakın olarak tespit etti. Normal bilinç düzeyindeki beta durumundaki beynin EEG ölçümündeki dalga boyunu saniyede 14 dinlenme durumundaki Alfa boyutunu saniyede 7'nin altında ve uyku durumundaki beynin Teta boyutunu da saniyede 3 devir birim olarak saptadı.

Tesla-Schuman Rezonansı olarak da bilinen dünyanın doğal dalga boyunu saniyede 10 olarak saptamıştı. Bugün kesin olarak bu ölçüm 7.8 olarak saptanmış durumdadır.

Tesla-ELF (çok düşük dalga boyu) 7.8 Hertz dalga boyuna ayarladığı elektrik enerjisini kendi üzerinde deneyerek, deney sonuçlarını kaydetti. Bu araştırmalar özellikle 1960'lı yıllarda Sovyetler Birliği'ndeki çalışmalarla geliştirildi. Vücudumuzun enerji haritası çıkarıldı. Tesla'nın başladığı beynin ön lobu ile arka lobu arasındaki enerji değişiminin verileri ve araştırmaların hangi aşamaya geldiği bugün halen kamuoyu tarafından bilinmemektedir. Bilebildiğimiz sadece Rus bilim çevrelerinin "telekinesis" olarak tanımladıkları çalışmalarda beynin normal Beta durumundayken, Alfa ve Teta boyutlarına geçilmesi durumundaki sonuçlarının gerek Tesla ve gerekse de Sovyet bilim çevreleri tarafından incelendiği gerçeğidir.

Bu araştırmaların önemi şudur. Beynin Beta boyutundan, kişi uyanık durumdayken Alfa ve Teta boyutlarına sıçratılmasının sonuçları, "parapsikoloji-par/anormal faaliyetler" olarak adlandırılan alandan başka bir şey değildir.

 

Tesla araştırmaları bu alandaki incelemelerin insanlık tarihinde mistik olarak korunan örtüsünü kaldırmış, ruh denilen şeyin de bioenerjimizden başka bir şey olmadığını göstermiştir.

Bu araştırmalar bilimin ulaştığı sınırlar bakımından, fizikötesi olarak tanımlanan alanın fizik içerisindeki tanımını mümkün kılmıştır.

Kaynak:Dr.Hüdai Müftüoğlu (TRAC Dergisi Ekim 1974 Sayı 49)

 

Bugün her hangi bir elektrik mühendisliği öğrencisine Tesla hakkında bir şey sorarsanız, sanırız boş bakışlarla size bakacaktır. Ya da karşı soruyla karşılaşırsınız, Tesla kimdi? Kabahat kimin? Eğitimcilerimizin Alternatif akım çağımızın kurucusunu tamamen unutmuş olmaları mantıksız görünmektedir.

NİKOLA TESLA, şimdiki Yugoslavya’da, Smiljana köyünde, 9 Temmuz 1856`da doğdu. Bir hiçken bilim dünyasının en üst noktasına yükseldi. 32 yaşında önemli keşifleri ile milyoner oldu, daha sonra karanlığa kaybolup beş parasız öldü.

Babası papazdı. Hiçbir zaman okuyup yazamamasına rağmen, annesi halk arasında pratik ev aletleri mucidi olarak bilinirdi. Ona göre Tesla, yaratıcı dahi olmaya adaydı. Papaz olmasına için babasının zorlamasına karşı çıkarak, genç Tesla mühendislik mesleğinde ısrar etti. Annesi de onu destekledi, Fizik ve Matematikte bilgisini arttırırken Graz`daki Politeknik okuluna girdi ve Prag Üniversitesinde eğitimine devam etti. Yabancı teknik eserleri okuyabilmek için, orada yabancı dil kursuna devam etti. Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almanca’ya ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyanca’yı da öğrendi.

Prag’daki tahsilini 1880 `de bitirdikten sonra, Budapeşte'de lisans üstü yaparken, profesörüyle alternatif akımın özelliklerini tartıştı. Sonra Paris telefon şirketinde çalışmaya başladı. Burada doğru akım motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edindi. Oradayken çalıştırdığı döner makineleri korumak için regüle edici kontrol cihazları icat etti.

ELEKTİRİK ENDÜSTRİSİ SINIRLIYDI

O ilk günlerde genellikle doğru akım, ısıtmaya, ışık vermeye, güç sağlamaya ve iletmeye en uygun, elektrik akımı olarak bilinirdi. Fakat DA'da direnç kayıpları büyüktü ki, her mil kare için bir güç santraline gerek vardı. İlk akkor ampuller (110 VOLTA`TA), güç santrallerine yakın olsalar bile parlak yanmıyorlar ve bir milden daha az uzaklıktakiler ise kaybolan güce bağlı olarak sönük yanıyorlardı.

1884 de genç Tesla, kafasında fikirlerle dolu ve cebinde 4 sentle New York da gemiden ayrıldı. Tecrübesi, onu doğru akım motorları ve dinamolardaki komütatörün sonsuz sorunlar yaratan gereksiz bir karışıklık olduğuna inandırmıştı.`DA ÜRETECİNİN` bir komülatörle dış devrede tamamen aynı yöne akan dalga dizileri şeklinde alternatif akım oluşturduğunu gördü. O zaman, motorda dönme hareketini sağlayacak DA elde etmek için, elektrik motorunun endüvisi, motora alternatif (AA) beslemek için döndüğü anda manyetik kutupların yönlerini değiştiren, döner komülatörlere sahipti.

İLHAM

Tesla’ya göre doğru akım saçmalığın daniskasıydı. Hem jeneratör (üreteç) hem de motordaki komütatörü ortadan kaldırmak ve AA'ı tüm sistemde kullanmak akla uygun gelmekteydi. Fakat hiç kimse alternatif akımda çalışan bir motoru oluşturmamıştı ve Tesla bu sorunu çok düşündü. 1882 şubatında, Budapeşte'nin bir parkında Szigetti adında bir sınıf arkadaşıyla gezinirken aniden haykırdı. Buldum! şimdi değiştirime dikkat et! O anda tüm elektrik endüstrisinde devrim yapacak olan, dönen manyetik alanı bulmuştu. Dönen elemana bağlantı gereği olmayacaktı. Komülatör yoktu artık.

Sonradan tüm alternatif akım elektrik sistemini tasarladı. Alternatörler, elektrik enerjisinin ekonomik iletimi ve dağıtımı için AA motorları... Dünyanın her tarafında harcanıp giden su gücünün bolluğundan esinlenip, gerekli olan her yere enerjiyi dağıtabilen hidroelektrik santralleriyle bu büyük gücün elde edilmesi tasarladı. Budapeşte’de 'Bir gün Niyagara Çağlayanı’nı, elektrik elde etmek için kullanacağım' diyerek dinleyenleri şaşırttı.

EDİSON TARAFINDAN CESARETİ KIRILDI

Tesla'nın aradığı ve şansı kolayca eline geçmedi. O zamanlar New York'da, Pearl Caddesi'ndeki ilk laboratuarında akkor lambası için pazar aramakla meşgul olan Edıson'a rastladığı zaman Tesla, gençlik heyecanıyla, kendisinin bulduğu alternatif akım sisteminin açıklamasını yaptı. Bu düşünceyi derhal ve tamamen kestirip atan o büyük adam, "sen teori üzerinde vaktini harcıyorsun" dedi.

Bir yıl boyunca, uzun boylu, zayıf Yugoslav, bu yabancı ülkede açlıktan korunmak için mücadele etti. Gün geldi, çukur kazarak geçimini sağladı. Fakat birlikte çalıştığı çukur kazıcı, Western Unıon'un ustası yemek saatlerinde Tesla'nın ilgilendiği yeni elektrik sistemlerinin hayali tariflerini dinleyerek, bu konu üzerinde bir plan yaptı. Tesla'yı A.K. Brown adlı firmanın sahibiyle tanıştırdı. Tesla’nın parlak planlarıyla büyülenerek, Brown ve bir ortağı büyük bir atılım yapmaya karar verdiler. Ortaya belirli bir miktarda para koydular ve bu parayla Tesla (şimdiki batı Brodway) güney beşinci cadde 33-35 No.da bir deney laboratuarı kurdu. Orada Tesla jeneratör, transformatörler transmisyon(iletim) hattı, motorlar ve ışıklar gibi tasarladığı sistemlerin tümünün planlarını hazırladı bunlardan usanmadan çalıştı, her detay için planlar silinmez biçimde zihnine kazınmıştı. Hatta iki ve üç fazlı sistemleri de tasarladı.

Cornell Üniversitesinden Profesör W.A. Anthony yeni AA sistemini sınadı ve de Tesla'nın senkron motorunu en iyi DA motoruna eşit yeterlilikte olduğunu açıkladı.

ALTERNATİF AKIM ORTAYA ÇIKIYOR

O zaman Tesla bütün kısımlara sahip bir tek patent altında sistemini tescil ettirmek istedi. Patent bürosu her önemli fikir için ayrı bir dilekçeyle başvurulmasında ısrar etti. Tesla 1887'nin kasım ve aralığında dilekçesini verdi ve daha sonraki altı ayda yedi tane ABD patentlerini aldı. 1888 nisanında çok fazı de içeren dört ayrı patent için baş vurdu. Bunlar da hızla, bekletilmeden verildi. Yılın sonuna kadar 18 patent daha aldı. Bunları, çeşitli Europa patentleri izledi. Bu kadar hızla dağıtılan bu patent çağının, eşi görülmemişti. Fakat fikirler ilginçti. O kadar ki, bir gelişme ve tahmin yoktu. Bu yüzden patentler tek bir tartışma bile yapılmadan verildi.

Bu sırada Tesla, New York'da AIEE (şimdiki IEEE)’nin bir toplantısında çok gösterişli bir konferans verip, tek ve çok fazlı AA sistemlerinin gösterisini yaptı. Dünya mühendisleri, muazzam gelişmenin kapısını açarak, telle yapılan elektrik enerjisi iletimindeki sınırlamaların giderilmiş olduğunu gördüler.

Fakat, bu tümüyle daha iyi olan sistemi kim uygulayacaktı? Doğal olarak, kurulan Edison-General Electric kuruluşu değil, aksi halde kendi tüm yatırımlarının eskimiş olduğunu kabul edeceklerdi.

İşte tam o sırada George Westinghouse, Tesla’nın laboratuarına gitti ve Tesla ile tanıştı. Tanıştıkları sırada Tesla 32, Westinghouse 42 yaşındaydı. Her ikisi de yetenekliydi, başarılı birer mühendis ve elektriğin hayranı idi. Westinghouse, Tesla’nın açıklamasını dinledi, gösterisini izledi ve hemen karar verdi.

Westinghouse “alternatif akım patentlerin için bir milyon dolar nakit ve ayrıca satış payı vereceğim” diyerek teklifini yaptı.

Tesla heyecanla “satış payını beygir gücü başına bir dolar yap, anlaştık” diye cevap verdi.

İki adam bu kadar kolayca, tarihi anlaşmayı yapıp el sıkıştılar.

Tesla amacına erişmişti. Fakat fikirlerine inanıp kendisine destek veren insanları unutacak biri değildi ve derhal laboratuarına paraca destek veren Brown ve ortağına bir milyon dolarlık çekini gönderdi. Daha sonra Weshinghouse'ın ardındakiler, onu, Tesla'yla yaptığı anlaşmanın beygir gücü başına bir dolarlık kısmından vazgeçirmeye çalıştılar buna rağmen ilişkileri hızla gelişti. Fakat Tesla'nın ömrünün geri kalan kısmında geçimini ve araştırmalarını destekleyecek olan satış payından feragat etti.

Ülke çapındaki Westinghouse yatırımlarının başarısı, gelişen elektrik endüstrisinde rakip durumunu korumak için General Electric, Westinghouse'dan bir lisans almak zorunda kaldı.

İyi bir ücretle tartışılan lisans, Tesla için bir şerefti. Tartışmada Tesla, açıkça alternatif akımın ümitsizliği ve denemelerin ise zaman kaybı konusundaki, Edison’nun ilk sözlerini hatırladı.

HAKİKAT OLAN RÜYA

1890'da Uluslararası Niyagara Komisyonu elektrik üretmek için, Niyagara Çaglayanı’nın gücünü kullanmak amacıyla çalışmaya başladı. Bilgin Lord Kelvin komisyonun başkanlına atandı ve o derhal DA sisteminin en iyi olacağını açıkladı. Fakat, eğer güç 26 mil ilerdeki Buffalo'ya iletildiği taktirde, AA'nın gerekli olduğunu sonuçta kabul etti. Böylece,sonuçta Tesla'nın sistemini kullanmaya ve büyük türbinlerle AA üretmeye karar verdiler. Teklifler 1892 de yeni kurulan Cataract Construction Co. şirketi tarafından istenildi.

Washıngtonhouse on tane 5000 HP'lik hidroelektrik jeneratörü için ve General Electric ise iletim hattı için kontrat yaptılar. Bütün sistem iletim hattı, yükseltici ve alçaltıcı transformatörlerle Tesla'nın iki faz projesine uygundu. Hareket eden parçaları azaltmak için, dıştan dönen alan ve içi sabit armatürlü büyük alternatörler planlanmıştı.

O zamana kadar bu büyüklükte hiç biri yapamadığı için bu tarihi proje heyecan yarattı. Dakikada 250 devir yapan her biri 1775 amper veren, 2250 voltluk on büyük alternatör, iki fazlı 25 Hz'de 50000HP veya 37000 kwlık çıkış oluşturuyordu. Motorların her biri, 3 metre çapında, 4,5metre uzunluğunda (düşey jeneratörlerde 4,5metre yükseklik) ve 34 ton ağırlığındaydı. Sabit parçalar 50 ton ağırlığındaydı. Gerilim iletim için 22000 Volt'a çıkarıldı.

UZAKTAN RADYO KONTROLÜ

Sonradan telsiz denilen, radyo alanında Tesla'nın öncülüğü, Mors koduyla yapılan haberleşmeden de daha ileri gitti. 1898 New York şehrinin Madison square Garden (Madison Parkı) de telsizle uzaktan kontrole ait parlak bir gösteri düzenledi. Birinci geleneksel elektrik fuarının geliştiği yer ve genellikle Barnum-Bailey sirkinin çalıştığı büyük alanın ortasına büyük bir tank koydu ve su ile doldurdu. Bu küçük gölün üzerine,yüzmesi için, 1metre uzunluğunda anten direği olan, sac gövdeli bir tekne koydu. Teknenin içinde bir radyo alıcısı ve gemi manevralarını yapmak için batarya ile çalışan bir çeşit elektrik motoru vardı. Seyredenlerin arka tarafından, Tesla gemiye seyircilerin isteğine göre ileri gitme, sola veya sağa dönme, durma, geri gitme ve donanımındaki ışıkları yakıp söndürme gibi çeşitli hareketleri yaptırdı. Unutulmaz gösteri tüm seyircileri hayran bıraktığı gibi günlük gazetelerin ön sayfalarında yer aldı. Fakat bu, uzaktan radyo ile kontrol yöntemlerini kullanarak, günümüzde ayın yüzeyine insanları indireceğimizi, o gün kaç kişi düşünebilirdi ki?

MATEMATİKSEL BÜYÜCÜLÜK

Tesla'nın matematik dehası, Westinghouse ve GE'nin imalatını yaptığı alternatif akım cihazlarının, parçalarının yapımında da büyük yarar sağladı. İlk öğrencilik günlerinde karışık sorunları kağıt ve kalemsiz akıldan çözerdi. Öğretmeni onun hile yaptığından şüphe eder ve ona testler uygulardı. Genç Tesla, bütün logaritma cetvellerini ezberlemişti. Şimdi ABD de kullanılan 60 Hz'lik frekans, Tesla'nın mantık hesaplarından çıkarılmıştı. Çünkü Tesla bunun ticari yönden en uygun olduğunu saptamıştı. Daha yüksek frekanslarda, AA motorları yetersiz olacaktı. Daha alçak frekanslarda daha çok demir kullanılacaktı. Işıklar da alçak frekanslarda titreşecekti.

Niyagara Çağlayanının ana tesisi, ilk Westinghouse türbin jeneratörlerinin kapasitelerine uyması için, 25Hz'e göre planlanmıştı. Bunu izleyen gelişmeler ile 60Hz'e çevirme yapıldı. Günümüzde bu, Niyagara'dan elde edilen enerji 360 mil uzaktaki New York'a kadar iletilmektedir. Bir zamanlar, daha büyük uzaklıklar, Kuzey Doğu şebekesinden beslenmekteydi. Tesla New York’a geldiği zaman, yeterli enerji iletimi için sınır 1 milden daha azdı.

YÜKSEK FREKANS ÖNCÜLÜĞÜ

Araştırmalarında yüksek gerilim ve yüksek frekansın bilinmeyen alanlarında daha çok ilgilendi. Yüksek frekans cihazlarını kullanırken, bir elini daima cebinde tutardı. Bütün laboratuar asistanlarına bu ön tedbiri almalarında ısrar ederdi ve bu kural, bu güne kadar daima gerilim bakımından tehlikeli cihaz etrafındaki uyanık araştırıcılar tarafından da uygulanmaktadır. O zaman yararlanılmamış olmasına rağmen, Tesla'nın yüksek frekans ve yüksek gerilim alanındaki keşifleri, modern elektroniğin yolunu açtı. Biricik yüksek frekans transformatörüyle(Tesla bobinleri) çıplak elinde tuttuğu gazlı tüpü yakacak şekilde vücudundan, zarar vermeden ve yüksek gerilimli akım geçiriyordu. O ilk günlerde Tesla, aslında neon tüpünün ve floresan tüpünün aydınlatmasını gösteriyordu.

Bazen, frekans aralığının alt ve üst kısımlarında yaptığı denemeler, Tesla'yı keşfedilmemiş bölgelere yöneltti. Mekaniksel ve fiziksel titreşimlerle çalışırken, Houston Caddesi’ndeki yeni laboratuarının etrafındaki hakiki bir depreme neden oldu. Binanın doğal rezonans frekansına yaklaşan, Tesla'nın mekanik osilatörü eski binayı sarsarak tehdit etti. Bir blok ötede, polis karakolundaki eşyalar esrarengiz bir şekilde dans etmeye başladı. Böylece,Tesla,rezonans,vibrasyon ve “doğal periyot”a ait matematiksel teorilerini ispatladı.

DÜNYANIN EN GÜÇLÜ VERİCİSİ

Yüksek frekans ve yüksek gerilimli elektrik iletimi konusundaki araştırmalar, Tesla'yı Colarado Springs yakınındaki bir dağın üzerine dünya'nın en güçlü vericisini kurup çalıştırmaya yöneltti. 60 metrelik direğin etrafına 22.5 metre çapında hava çekirdekli transformatörü yaptı. İç kısmındaki sekonder 100 sarımlı ve 3 metre çapındaydı. Üreticisi, istasyondan birkaç mil uzakta bulunan enerjiyi kullanırken, Tesla ilk insan yapısı olan şimşeği oluşturdu. Bu direğin tepesindeki 1 metre çaplı bakır küreden 30 uzunluğundaki kulakları sağır edici, şimşekler çaktı. Ufka kadar gürültüsü çıktı. 100 milyon volt değerinde gerilim kullanıyordu. Yarım asırlık bir süre içerisinde giderilemeyen bir hayret yarattı.

İlk denemesinde, vericideki güç jeneratörünü yaktı. Fakat tamir ederek 26 mil uzağa, gücü telsizle iletebilinceye dek deneylerine devam etti. O uzaklıkta, toplam 10 kW'lık 200 tane akkor lamba yakmayı başardı. Daha sonra, kendi radyo patentleriyle meşhur olan Fritz Lowenstsın, Tesla'nın yardımcısı iken bu gösterişli başarıya şahit oldu.

1899'da AA alternatif akım patentleri için Westinghouse'den aldığı paranın sonunu harcadı. Albay John Jacob Astor, onu mali yönden kurtarmaya geldi ve Colarado Springs'deki denemeleri için ona 30000 doları sağladı. Sonra bu parada bitti ve Tesla New York’a geri döndü.

New York'da Century dergisinin sahibi, arkadaşı Robert Underwood Johnson aracılığı ile, Colarado Springs'deki başarılarını anlatan hikayeler yazarak, Tesla geçimini sağladı. Fakat Tesla'nın yazdığı hikaye, “felsefe ve insanlığın mekaniksel gelişimi” konusuna giren bir konuşma oldu. Çok yüksek edebi kalitesine rağmen, eser Colarado Springs'deki güçlü vericiden çok az söz ediyordu.

Sonunda makale “insanlığın artan enerji ihtiyacı” başlığı altında basıldı. Basında yayınlandığı zaman heyecan yarattı. Derinden etkilenen okuyuculardan biri, John Pierpont Morgan'dı. Bu kişi, doğru akım günleri başında ve daha sonraları da Niyagara Şelalesi projesinde Genaral Electric firmasını paraca desteklemişti.

Morgan, gösterişli başarıları ve şahsiyeti dolayısıyla, Nikola Tesla hayranı idi. Tesla, kısa zamanda Morgan’ın sürekli misafiri oldu. Kusursuz giyinişli, birkaç dilde yaptığı kültürlü konuşması ve medeni davranışlarıyla gösterişli ve centilmen Tesla, New York sosyetesi gözdesi oldu. Genellikle tanınmış aileler kızları için “iyi bir av” olarak saydılar, fakat Tesla hayatında kadınlara ve aşk hikayelerine yer bulunmadığını ısrarla tekrarladı.

Tarihçiler, Tesla'nın daha sonraki büyük projesini, Morgan'ın paraca desteklemesine neyin yönelttiği konusunda çelişkilere düşerler. Bazıları, onun aslında telsizle güç iletimiyle ilgili olduğuna inanırlar. Diğerleri, daha sonraki gelişmelerin ışığında, Morgan'ın ilgili olduğu elektrik endüstrisindeki yatırımlarını korumak için, Tesla'yı ve başarılarını kontrol altına almak olduğunu söylerler. Bu nedenle,Tesla'nın tekrar çaresiz kaldığını anlayarak, telsizle elektrik gücü iletimini garantilemeye razı olur.

1904'de Tesla “Elektrik dünyası ve Mühendisliği” dergisine verdiği beyanatta “yapmış olduğum işin büyük bir kısmı için, Bay J.Pierpont Morgan'ın asil alicenaplığına borçluyum.” demişti. Bu birlikten, Long İsland'daki ilginç “Dünya çapındaki telsiz” kulesi filizlendi.

DÜNYA ÇAPINDA TELSİZ

Long İsland'ın tepelik bölümünde, Wardenclyffe yakınında yavaş yavaş yükselen garip yapı bütün seyredenlerin ilgisini çekerdi. Tek parça olmaması dışında, büyük bir mantara benzeyen, yapı, yerden geniş ve 62 metre yukarıdaki tepesine doğru daralan, kafes şeklinde bir iskelete sahipti. Tepede 30 metre çapında bir yarım küreyle örtülüydü. İskelet, bronzdan kalın cıvata ve bakır lamalarla birbirine bağlanmış, sağlam ağaç kolonlardan yapılmıştı. Yarım küresel tepe, üsten yüzeysel olarak bakır bir elekle kaplıydı. Tüm yapıda demir metali yoktu.

Ünlü mimar Stanford White, konuyla o kadar ilgilendi ki, en iyi yardımcısı W.D.Crown'u görevlendirerek proje işini ücretsiz yaptı.

34. Caddedeki eski Waldorf-Astoria otelinde oturan Tesla, her gün, taksiyle, çarklı araba vapuruna binerek Long İsland şehrine gidip, Long İsland demiryoluyla Shoreham'e aktarma yaparak inşaata gidiyordu. Proje kontrolünün aksamaması için, trenin yemek servisi onun için özel yemekler hazırladı.

Büyük kulenin yanında 30 metre karelik tuğla bina tamamlandığı zaman, Tesla Houston caddesindeki laboratuarındaki binaya taşımaya başladı. Bu sırada radyo frekans jeneratörleri ve onları çalıştıran motorların yapımında üzücü bazı gecikmelerle karşılaşıldı. Birkaç camcı planları hazır olan özel tüpleri şekillendirmeye çalışıyorlardı.

KAHİN GELECEKTEN BAHSEDİYOR

Bu sırada Tesla (1904), Mors koduyla sınırlı olan büyük endüstrinin geleceğine ait, uzak görünüşü açıklayan kurumsal broşürünü yayınladı. Bu broşür, Tesla'nın kahin olduğunu herkese inandırdı. "Dünya çapında Telsiz Sistemi"nde, çeşitli olanakları sağlayacak olan özellikler açıklanıyordu. Broşürde, Telgraf, Telefon, haber yayını, Borsa görüşmeleri, Deniz-Hava trafiğine yardım, Eğlence ve Müzik yayını, saat ayarı, Resimli Telgraf, Telefoto ve Teleks hizmetleriyle, Tesla'nın sonradan oluşumunu gördüğü radyo sitesi anlatılıyordu.

MORGAN'NIN YARDIMI SONA ERİYOR

1904 Martı, Elektrik Dünyası ve Mühendisliği dergisinde, Tesla, Kanada Niyagara Enerji firmasının telsiz enerji iletim sisteminin uygulamasını istediğini ve bunun için 10 milyon Voltluk gerilimde 10000 beygir gücü dağıtabilecek bir sistem kullanmayı istediğini açıkladı.

Niyagara projesi asla gerçekleşmedi. Fakat gösterişli Long İsland'ın kaderine etki yaptı. Aydınlığa çıkmayan nedenler yüzünden, J.P. Morgan düşüncesini değiştirdi ve Tesla'nın para kaynağı birden kurudu. Başlangıçta Tesla, Morgan'ın hemen hemen bitmek üzere olan işin tamamlanmasını sağlayamayacağına inanmak istemedi, ama Morgan'ın geri çekilişi ani ve kesin oldu. Endüstri tarihçileri bu durumun nedenini merak ederler, neden Morgan sabrını tüketti? Ünlerine inandığı mühendisler, broşürde açıkça yer alan, Tesla'nın görüşlerinin saçma olduğuna ve parasını ümitsiz bir hayal için harcadığına mı onu ikna ettiler? Yoksa Tesla'nın vaktini ve parasını Niyagara Projesine sarf ettiğine mi şüphelendi? Bunun aslı bilinmeyecektir.

MANTIKSIZ BİR SAYGISIZLIK

Birinci Dünya Savaşı sırasında, ulusal savunma adına çok saçma saygısızlıklar öne sürüldü. Garip bir nedene göre (veya nedensiz) Long İsland, Wardenclyffe'deki Tesla'nın şanslı kulesinin ABD'nin emniyetini tehlikeye soktuğuna ve tahrip edilmesi gerektiğine karar verildi.

Kablo bağlayarak yüksek yapıyı öne çekip, dengesini bozmak için yapılan boş teşebbüslerden sonra, en sonunda temelini dinamitleyerek, devrildi. O zaman bile, kule çökerken parçalanmadı. Zedelenmeksizin yana yattı ve en sonunda parça parça söküldü.

Fakat bu yapı parçalanmalıydı? Nedeni bilinmiyor.

RADYO FERAKANS ALTERNATÖR

1890'da Tesla yüksek frekans AA üreteçlerini yapmıştı. 184 kutuplu olan bir tanesi 10 kHz'lik çıkış veriyordu. Daha sonra, 20 kHz kadar yüksek frekansları elde etti. Ancak on yıl sonra 50 kwa çıkışlı radyo frekans üretecine Reginald Fessenden geliştirdi. Bu makine,General Electric tarafından 200 kWa'a çıkarıldı ve Fessenden'in ilk alternatörlerini kuran, çalışmasını kontrol eden adamın adı verilerek, Alexanderson alternatörü satışa çıkarıldı.

Hemen hemen dünya kablolarının çoğunu elinde tutan İngiliz işadamlarının, bu makineye ait patentleri elde etmek üzere oldukları görülünce, ABD Donanması’nın acele çağrısıyla “Radıo Corporatıon of America,(RCA)” şirketi kuruldu. Yeni firmanın 1919'da kurulmasıyla, Marconi Wireless Telegraph Co.of America firmasının güçlü fakat yetersiz, Marconi kıvılcımlı vericileri, çok başarılı olan RF alternatörleriyle yer değiştirdiler.

Birincisi N.J.New Bruswick'te kuruldu. 200kW'da 21,8 kHz frekanslı titreşim oluşturdu ve ticari işte kullanıldı. Bu ilk, sürekli, güvenilir Atlantik aşırı radyo servisi idi. Bu alternatörler, Tesla'nın kulesinin yerine, Radyo merkezinin tüm güçlerini sağladı. Böylece Nikola Tesla'nın Dünya çapında telsiz hayali, 30 sene sonra, icat ettiği vericinin kullanılmasıyla gerçekleştirildi.

RADAR VE TÜRBİNLER

Tesla, birçok alanlarda yaratıcı araştırmalara devam etti. 1917'de uzaktaki cisimlerin üzerine kısa dalga darbeleri gönderip, yansıyan kısa dalga darbelerinin bir flöresan ekran üzerinde toplanmasıyla izlenebileceklerini açıkladı. Eğer bu radar değilse, neydi? Diğer bilim adamlarının varlıklarını keşfetmelerinden 20 yıl önce, kozmik ışınları açıkladı. 1929'a kadar çeşitli zamanlarda, buhar ve gaz için "kepçesiz" yüksek hızlı türbinler üzerinde çalıştı. Kolay öfkelenen Tesla ile, Edison Waterside Enerji tesisi ve Allis Chalmers fabrikasındaki araştırmalarında onunla çalışan bazı mühendis ve yardımcıları arasında ortaya çıkan sürtüşme, aleyhine oldu. Bugün, düz motorlu Tesla türbinlerinin sonucu hakkında hiçbir bilgimiz yoktur.

Yıllar geçtikçe, ondan, gittikçe daha az haber alınmaya başlandı. Bazen gazeteci ve biyografi yazarları onu arayıp mülâkat yapmak istiyorlardı. Gittikçe garipleşti, gerçeklerden uzaklaştı aldatıcı hayalciliğe yöneldi. Not alma alışkanlığı edinmemişti. Her zaman tüm araştırma ve deneylerine ait tüm bilgiyi aklında tutabildiğini iddia ve ispat etti. 150 sene yaşamaya kararlı olduğunu ve 100 yaşının üstüne eriştiği zaman,araştırma ve deneyleri sırasında topladığı bütün bilgiyi etraflıca anlatarak, anılarını yazacağını söylerdi. İkinci Dünya savaşı sırasında öldüğü zaman kasasına askeri yöneticiler el koydular ve kayıtların cinsine ait herhangi bir şey duyulmadı. Olsaydı açıklanırdı, sanırız.

Tesla'nın kendine özgü bir tutarsızlığı da, iki şeref unvanı verildiği zaman ortaya çıktı. Birini ret etti, fakat diğerini kabul etti. 1912'de Nicola Tesla ve Thomas A.Edıson'un 40 bin dolarlık Nobel ödülünü Edison'la paylaşmayı ret etti. Her nasılsa,Edison'u sevenler tarafından kurulan AIEE Edison madalyası 1917'de Tesla'ya layık görüldüğünde, bunu kabul etmeye yanaşabildi.

GARİP KİŞİLİK

Tesla'nın doğal davranışı aristokrat gibiydi. Zamanın geçmesiyle ve kaynakların tükenmesiyle, asil bir fakirliğin içine gömüldü. En iyi otellerde yaşamaya devam ederken, kredisi tükenecek ve başka yerler arayacaktı. En sonunda New York'a taşınarak sorunlarını çözümledi. Kendilerine milyonlar kazandırdığı bazı kuruluşlar, yaşlanan dahiye bakmaları konusunda yeni otel idaresiyle anlaştılar. Bir gün bir tren istasyonunda kendisini gören bir dostu, karışıklığın ortasında onun yalnızlığını bozarak, "İyi akşamlar,Dr Tesla. Tren mi bekliyorsunuz?" demiş. O'nun yumuşak ifadeli cevabı unutulmazdı: "Hayır, buraya düşmeye geldim."

Tesla yemeğe başlamadan önce, tüm gümüş, porselen ve cam eşyanın ayrı ayrı peçetelerle silinmesinde ısrar ederdi. Sağlık konusundaki bu görünüşe karşılık, hizmetçi Tesla'nın odasını bir "cehennemi karışıklık" olarak tarif ederdi. Şikayet ettiği Tesla'nın düzensizliği değil, güvercinleriydi. Onları, parka gidip yemleyemediği zaman, içeriye girip çıkabilmeleri amacıyla pencereyi açık bırakır ve onları odanın içinde beslerdi.

Dünya'daki herhangi bir kimseyle ücretsiz olarak konuşabilmesi için, yatağının başındaki altın kaplamalı telefon, en sevdiği gri benekli beyaz güvercinin tüneği idi. "O öldüğü zaman bende öleceğim" derdi Tesla.

Ve 1943 ocağında, bir gün en sevdiği güvercin onu son kez ziyaret etti. Tesla bitkin ve üzgün olarak "O ölüyor.Gözlerinin ışığında mesajını aldım" diye inledi.

Uzun zamandır Tesla'nın kapısının kulpunda asılı bulunan "rahatsız etmeyin" levhasını gören bir hizmetçi, durumu araştırmak ve anlamak için anahtarını kilide sokup içeri girdi. Tesla 87 yıllık narin çerçevesini yatağından sükunet içerisinde terk edip aslına dönmüştü. Hizmetçi mırıldanan güvercinleri yemledi ve onları yumuşak hareketlerle dışarıya kovup pencereyi kapadı. Gariptir ki, hizmetçinin dediğine göre Tesla'nın sözünü ettiği o beyaz güvercin diğerlerinin arasında yoktu.

TESLA'NIN  KAYIPLARA KARIŞAN SIRRI

Batı bloğu sefaretlerinde, belirli bilimsel çevrelerde ve gizli haber alma örgütlerinde iki yıldır acayip fısıltılar dolaşmaktadır. Söylentiler çeşitli, fısıldaşmaların adedi fazla, fakat söylentilerin etrafında toplandığı fikir tektir: Sovyetlerin yeni tip bir fizik geliştirdiği!

Bu söylentilerle bağdaştırılan tek kelime ise Tesla'dır.

Tesla’yı, yeni ve son derece gizli bir projenin kodu sanmayın sakın. Bu sadece, 1856'da Yugoslavya'da doğmuş ilginç bir kişinin adıdır.

Evet, Nikola Tesla, eşine ancak bir asırda bir rastlanan güçlü dahilerden biriydi. Solgun benizli, silik görünümlü, sara’ya tutulmuş bir çocuktu. Nitekim, şiddetli bir sara nöbeti sonucu beynine ne olduysa oldu ve Tesla cisimleri sanki dört boyutlu olarak görmeğe başladı. Örneğin, yapmayı tasarladığı bir şeyi, o şey ne kadar karmaşık olursa olsun, en son vida ve somununa kadar, gözünün önünde canlandırabiliyordu. Aradan aylar, yıllar geçtikten sonra da, belleğinde tuttuğu bu hayali, istediği açıya uygulayıp, herhangi bir parçanın durumunu ve büyüklüğünü, bir kitaptan okurmuşçasına, söyleyebiliyordu. Tesla, o zaman için yeni olan elektrik bilimi ile adeta büyülenmişti. Paris'te tahsil gördü ve daha sonra kendi bu alanda keşiflere başladı. 1884 yılında Amerika'ya giden Tesla l9l2’de Nobel Ödülü’nü kazandı. Tesla gibi, kendini yeni boyutlarda öncü gören birinin, şunu bunu keşfetmek günlük bir olay, sadece bir kazanç kapısı idi.

“Tesla Magnifying Transmitter” Prensibi

Nitekim üzerinde çalıştığı projelerinin bazıları arasında sis'in dağıtılması, telsiz enerji nakli, yüklü partiküllerle dolu bir perde sağlamak ve hepsinden önemlisi yeryüzü ikliminin kontrol altına alınması konuları vardı.

Tesla bütün bunları birbirinden ayrı gelişmeler olarak görmeyip, yeni ve tek bir prensibin, kendi TMT = Tesla Büyütücü Vericinin uygulanması olarak görüyordu.

Acaba yenilikler doğuracak bu prensip neydi? En basit bir deyimle, yeryüzü atmosferinden sınırsız, tüketilmemiş enerjinin, arzu üzerine sağlanabilmesi idi. İçinde yaşadığı zamanın teknolojisini delillerle çürüten bir Nobel Ödülü sahibi için dahi, bu biraz fazla görülüyordu. Büyük mucidin bir kısır döngü içinde olduğuna inanmağa başladılar. Tesla'nın bu gibilere cevabı pek etkili idi. 1900 yılında, Rocky Mountaıns'de 200 karbon lifli, 10 Kilowat'a gerek gösteren bir santral kurdu ve bunu, 25 mil ötedeki bir güç kaynağından ateşledi. Hem de arada hiç bir nakil ile atmosferin üst tabakası arasında iki milyar volt hattı olmaksızın.

Bunu nasıl yaptığı bir sır olarak kaldıysa da, bir keşfe dayandırıldığı açıktır. Yeryüzü yüzeyi civarında bir elektrik gücü mevcuttur. Tesla iddia ediyordu ki bu güç, eğer doğru frekansı bilinirse, harekete geçirilebilir ve böylece ayni frekansa ayarlanmış bir araca sınırsız enerji çekilebilir. Nitekim iki parmağı arasında tuttuğu, frekansı ayarlanmış bir lamba ile bu iddiasının uygulamasını gösterdi: Lamba yanıyordu!

Tesla öldüğü zaman arkasında bıraktığı binlerce dokümanın, arz ile ilgili çalışmalar üzerinde olduğu sanılıyordu. Bunların tümü Belgrat’taki Milli Müzeye gitmedi. Acaba bazıları Rusya’ya mı aktarılmıştı? 1976 Ekimi'nde dünya radyo ve radar sistemleri tamamen yeni tipte bir 'parazit' ile kesintiye uğratılıyordu. Batılılar Latvia'daki Riga kaynağını hemen tespit edip Rusya’yı protesto ettiler. Rusların cevabı ise, birkaç frekans denemesi yaptıkları ve bu denemelerin de artık tamamlanmış olduğu yolundaydı. Fakat iki ay sonra 'parazitler' yeniden, hem de daha şiddetli olarak başladı. Dünyanın her tarafından, cesim, 1000 mil uzunluğunda ve saniyede 4 ila 26 varpa gücünde 'sabit dalgalar'ın varlığı rapor ediliyordu.

1977 başlarında, hava uzmanları Amerika'nın Batı Sahiline uzanan 'engelleyici etki' ile Doğu sahilinde ve Finlandiya'ya kadar uzanan Rus Polonya sınırında aynı şekilde 'demir perdeler'in varlığını bildiriyorlardı. İşte bu 'engeller' havanın normal akımını durduruyordu.

Dünya iklimi üzerine etki yapan bu eşiklerden her birinin, çok büyük elektro magnetik enerji 'engel dalgaları' ile birleştiği keşfedilince bilim adamlarının alınları alarm ile çatıldı.

Bunlar gerçekten birbirleriyle ilgili miydi? Görüşler bu hususta değişiyordu fakat gerçek olan bir şey vardı: bu gizili dalgalar ve dokunulmaz 'engeller' devam ettikçe dünya iklimi büyük değişmelere uğradı. Miami'ye kar yağdı. Su baskınları Avrupa’yı silip süpürdü.

Rusya’da Neler Oluyor?

Garipleşen tek şey iklim değildi. Amerika'nın Rus nükleer deniz altılarını uydulardan izleme sistemi ışıldamağa başladı. İlk olarak Amerikalılar bunun 'doğal nedenlerle' olduğunu ilan ettilerse de, sonradan iki Amerikan uydusunun 'elektron ışın teknolojisi' ile imha edildiğini itiraf ettiler.

Yani bu Rusların Tesla Prensibini çözdüğü mü demek oluyordu? Bazı kaynaklar bu kanıdalar ve bu da onları korkutuyor. Rusya'nın, Cenevre Silahsızlanma Konferansı (1977 Agustos'u) ilgili Komitesine sundukları ön teklifleri çok şaşırtıcı idi. Bazıları o kanıya vardılar ki, eğer Rusya yasaklanmasını arzu ettiği bazı araştırma projelerini kullanabileceğini düşünüyorsa -bunları yasa dışı bırakmayı araştırmak şöyle dursun- üzerinde hiç durmamağa dikkat ederlerdi. Genel kanı odur ki, Ruslar Tesla'nın marifetlerini ortaya dökmeğe başladılar ama tam vaktinde de durdurmağı başardılar.

Birçok ülke şimdi açık veya kapalı şekilde Tesla'nın kayıp sırrı üzerinde çalışmaktadır.

Eğer herhangi biri Tesla'nın sırrını kısmen veya tümüyle çözerse dahi, bunu Tesla'nın tasvip edeceği şekilde kullanmayacakları belli.

Büyük Yugoslav ürkek iç güdülerinde insan ırkı için sadece yarar görüyordu.

TMT'si için şöyIe diyordu: 'İnsanlık bütünleşecek, savaşlar imkansızlaşacak ve sulh en üstün saltanatını sürdürecek'.

Günümüzde artık kimse böyle bir iddiaya girecek durumda değil.

BİLİM ve TEKNİK (Nisan 1979 sayı 137)

 

GÜÇ BÜYÜTÜCÜ RADYO VERİCİSİ HALA BİR SIRDIR

Acaba ne tür radyo verici istasyonu, bir telsiz elektrik transmisyon sistemi, bir hava kontrol aygıtı, bir ölüm ışını ve anti savaş makinesi olarak kullanılabilir.

Ruslar doğu kıyılarındaki o patlamayı, Kanada'da hava koşullarını değiştirmeyi ve bazı Kanada vatandaşının beyinlerini karıştırmaya neden gerek duymuşlar ve bunlarda ne gibi bir amaç gütmüşlerdir? Bazıları bu soruların yanıtının vaktiyle Nikola Tesla tarafından bulunmuş olan güç büyütücü radyo vericisi olduğunu söylemektedir.

Tesla ilk büyütücü vericisini (bu adın verilmesinin nedeni onun gerçekten giriş voltajını büyük ölçüde büyüttüğü içindir) 1899 yılında Colorado Springs'te yapmıştı. Çoğu modern vericiler bugün düşük güçlü bir Osilator devresinin çıkış akımını büyütmek için transistörler kullanırlar. Onun büyütücü vericisi daha radyo lambaları(tüpleri) bulunmadan önce yapılmıştı, nerede kaldı transistör ve onun tam güçle çalışan ayarlı bobinlerinin osilatör devresi. İlk ve ikinci (primer ve sekonder) bobinler düşey olarak 17 metre çapında yuvarlak kutuplar üzerine sarılmış ve başka bir bobin de, çapı 2,5 metre, büyük bobinin içine yerleştirilmişti. Tam güce getirildiği zaman -yaklaşık 50.000 watt- bobinlerin çıkış akımı 12,5 milyon volt civarında oluyordu. Çok sakin ve sessiz çalışan modern transmitter(verici)lere karşın bu büyütücü transmitterin çalışması görülecek bir şeydi, içinde bulunduğu koca çadırın dört bir tarafına şerareler sıçrıyor ve çevresindeki hava da ozon ile doluyordu.

Bir taraftan da metrelerce uzunlukta yapay yıldırımlar görülüyor, bazen de top şeklinde yıldırımlar oluşuyordu. Bina görevini yapan çadırın üstünde yüksekte bir direğin üzerinde bakırdan dev bir top vardı ve bunun üzerinde daha çok şimşekler çakıyordu. Laboratuarın etrafını saran alan elektriklenmişti.

Şimdi Tesla ve başkaları tarafından büyütücü verici hakkında ortaya atılan iddiaları incelenmeden önce onun kendisi hakkında biraz bilgi vermek faydalı olacaktır.

1899 yılında Nikola Tesla 43 yaşındaydı ve 0 daha 0 zaman dünyayı değiştirmişti. 0 bizim alternatif akım güç sistemimizi (polifaz jeneratörü, endükleme motorunu, yağla donan transformatörü v.b.) neredeyse tek başına bulmuştu ve 1893'te bunlar, dünyaya yayılışından birkaç yıl sonra da, Edison'un Doğru akım sisteminin yerine geçmişti. 20. yüzyılın başında da Tesla fluoresan ışığını Tesla bobinini, radyo ile ilgili birçok yenilikleri ve radyo ile kontrol edilebilen bir güdüm sistemini keşfetmiş bulunuyordu.

Tesla, kendini beğenmiş, çabuk ateş olan, çok ketum bir insandı. Yalnız olmasına rağmen, gösterişten hoşlanırdı ve elektriksel etkilerle ilgili gösterileri pek severdi. Onun bazı ufak acayiplikleri vardı, parayı kullanmasını hiç bilmezdi ve hiç kimseyle geçinemezdi.

Paranın Geleceği Yerler 'Unutuldu?'

Yeni yüzyılın başında Tesla New York'a kafasında muazzam planlarla döndü, yeni bir tesis düşünüyordu, bununla o büyütücü vericisini kullanacak ve bütün dünyaya enerji, hatta müzik, telgraf, evrak kopyalarını, fotoğrafları ve daha başka haberleri gönderecekti. Yalnız O bu konuya karşı sempati ve ilgileri olan J.P.Morgan gibi zengin adamlara telsiz güç ile ilgili bu girişiminden söz etmeyi 'unuttu'. Çok geçmeden elinde jeneratörler ve daha başka aygıtlar hazırdı ve Long Island'de Wardenclyffe dolayında fabrikasının yapımına başladı.

Fakat Wardenclytf'teki 'Dünya telsizi' hiç bir zaman bitemedi. Tesla bu işin maliyetini pek düşük hesaplamıştı ve 1904'te parasız kaldığı zaman Amerika'da da parasal bir kriz başlamış bulunuyordu. Öte yandan bu sıralarda Gugliemo Marconi çok daha mütevazı tesislerle Atlantik'in bir yanından öte yanına telsizle sinyaller göndermeyi başarmıştı.

Bunun üzerine Tesla yapmak istediği şeyi açıkladı ve para bulmaya çalıştı, fakat o zaman artık iş işten geçmişti. Bugüne kadar hala yapmak istediği telsiz transmisyon projesi daha açıkça bir testten geçirilmiş değildir.

Yeniden Doğan İlgi

Enerji bunalımı ve buna ek olarak enerji hatları ve enerji istasyonları hakkındaki tartışmalar yeniden TesIa'nın düşünceleriyle ilgilenilmesine sebep oldu. Büyütücü vericiler, yakın bir zamanda Ontario, Minnesota, Texas ve Californiya'da Tesla hayranlarından gruplar tarafından yapılmış veya yapılmaktadır.

Onlar Tesla'nın sisteminin pratik olduğunu kamuya göstereceklerini ummaktadır, fakat onlar bu işi Tesla'nın kendisinin yıllarca önce kişisel olarak göstermiş olduğu kanısındadır. Tesla’nın dostu ve onun hayatını yazan John o'NeiI'in yazdığına göre Tesla Colorado'da iken 26 mil uzaktaki ampulleri yakmayı başarmıştı. Amerika'da Tesla'ya ait vesikaların çoğuna sahip olan elektrik mühendisi Leland I. Anderson ise şöyle diyordu: 'Ben hiç bir zaman, bunu kanıtlayacak bir şey bulamadım ve bunların gerçek olmadığı kanısındayım. O'NeiI'in, bu sözlerin biricik kaynağı olduğu görünüyor'. Tesla'nın Yugoslavya'da bir müzede saklı bulunan anılarında da bu olaydan söz yoktur.

Elektrik Mühendislerinin bunu herhangi bir kişinin başaracağı hususunda da kuşkuları vardır. Onlarca büyük bir enerji miktarının uzaya ışın halinde yayılması ve dünyanın elektriksel özellikleri Tesla'nın o zaman sandığından çok daha çapraşık ve anlaşılması güçtür. Onun kuramı, Colorado'daki gök gürültülü fırtına sırasında saptanan ve yeryüzünün onun tarafından gözlenen rezonans frekansına bağımlıdır. Anderson'a göre ise bu gözlem tam manasıyla yanlıştır.

Sonun Başlangıcı

Anderson şöyle demektedir, '1899'da Colrado Springs'te Tesla yıldırımlı fırtınalar gözledi, bunlar ona doğru düzlüklerin üzerine geliyor ve aletleri üzerinde maksimal ve minimal etkiler üretiyordu. O bu etkiyi, ilerleyen fırtına tarafından yerde başlatılan duran dalgalar olarak tefsir ediyor, bu dalgaların doruk noktaları fırtına ilerledikçe kendi konumu içinden geçiyordu. 'Daha büyük bir olasılıkla o, bulunduğu istasyonun batısındaki dağ zincirinden gelen yansıların oluşturduğu bir (enterferans) girişim etkisi görmüş olabilir. Sonuçlar aletleri üzerinde de ayni olmuş olabilir'.

Tesla'nın düşüncelerinin başlangıcını simgeleyen işte bu 'Wardenelyffe görüşünün' yanılgısı idi. 1899'dan sonra o hiç bir vakit büyük bir büyütücü verici yapıp bitiremediği halde, bu buluş onda sabit bir fikir olmaya başlamış ve o bu iddianın davacısı olmuştu.

1917'de, ancak dostlarının birçok ısrarından sonra, Tesla Amerikan Mühendisler Birliği'nin Edison Madalyasını kabul etti. Bu törende yaptığı konuşmada büyütücü vericinin hava şartlarını değiştirmekte nasıl kullanılacağından söz etti.

Rusların Çözümü?

Kanada Hükümeti’nin resmi bir memuru olan Andrew Michrowski Rusların havayı değiştirmek sorununu çözdüklerine inanmaktadır. Rusların büyütücü transmitter'den faydalanarak Kuzey Pasifik üzerinde 'duran bir dalga seti' (perdesi) oluşturduklarını iddia etmektedir. Sistemin esasını fazlasıyla alçak frekanslı manyetik alanlar ve graviton veya tachyonlar oluşturmakta ve bunlar su veya bu şekilde kutuplardan gelen havanın Kanada üzerine doğru olan akımını değiştirmektedir. Başkaları da büyütücü vericilerin dünyanın içinden geçen sinyaller gönderdiği ve bunların bu süreç sırasında yerin çekirdeğinden bir sifon gibi ek enerji çektiğini tartışmaktadır. Bu sinyalleri odaklamak suretiyle, enerjiyi atmosfere boşaltmakta ve bu noktada havayı değiştirmektedir.

Maalesef bu açıklamalar ispat edilemeyen varsayımlara dayanmaktadır. Gravitonların ve tachyonların (ışıktan daha hızlı hareket eden parçacıkların) varlığı tamamıyla bir varsayımdır, bu yüzden bunların üzerine bir şey bina etmek mevsimsiz bir şeydir şimdiye kadar hiç kimse radyo dalgalarının yerin çekirdeğinden bir sifon gibi enerji çektiğini göstermiş değildir.

Bu ek sorun üzerinde elektrik mühendislerinin görüşü şudur: Büyütücü vericiler tipik olarak çok uzun dalga boyları oluştururlar (yaklaşık 6 kilometre, Tesla'nın Colorado'daki aygıt'ı için).

Böyle uzun dalgalar arasında ve atmosferin teker teker molekülleri arasında enerji nakil esas itibariyle sıfırdır ve bu uzun dalgalar hiç bir zaman etkinlikle odaklanamaz.

Son yıllarında Tesla kendi köşesine çekildi ve pek kimseyle görüşmedi, yalnız arada bir bazı gazete muhabirleri bir mülakat yapmak için onu aradılar. Bu yüzden O da hiç bir zaman bir oyuncu gibi sahneden tamamıyla uzaklaşmadı.

Birçok mülakatlarında O bir anti-savaş makinesinden söz etti, bu sayede bir ülkenin sınırları, hiç bir şekilde içeriye geçilemeyecek şekilde bir enerji perdesi ile kapatılacaktı. 'The Tesla Factor' adındaki kitabın ortak yazarlarından biri olan Bob Parker 'bu, Tesla'nın en çok sevdiği keşiflerinden birinin kullanış şekildir,' der.

'Büyütücü verici, her cins sinyali yok eden bir alan oluşturur,' diyor Parker, 'bu sinyal ne olursa olsun. Bu şimdiye kadar sahip olduğumuz hiç bir şeyi geçirmez. Bir liroskop bile onun içinden geçemez. Bir roket bile'. Ve Parker'in inandığına göre Ruslar böyle bir sistemin üçte birini tamamlamışlardır.

 

930'larda Tesla büyütücü Transmitter'i ile bir ölüm ışınının sırrını bulduğunu ilan etmiştir. Fakat O bunun hakkında hiç bir ayrıntıdan söz etmemiştir, geçen yılda iki olay bazıları tarafından böyle bir silahla ilgili bulunmuştur. Doğu kıyısı atmosferik patlamalar ve Kanada'da saptanan bazı radyo sinyalleri Aralık 1977'de ve Ocak 1978'de Amerika'nın Doğu Kıyısının büyük bir kısmı görünüşe göre denizin üzerinde oluşan esrarlı atmosferik patlamalarla belirli aralarda sarsıldı. Bunlar birçokları tarafından ses patlamaları, patlayan çöp gazları, gök taşları, çekim dalgaları ve daha birçok başka şekilde açıklandılar.

o Bob Parker, 'bu patlamalar Tesla'nın transmitterinden gelmektedir. Ben onlara ısı bombaları adını veririm. Bunlar Rusların kullandığı büyütücü transmitterlerden gelmektedir. Herhangi belirli bir noktada coherent sinyaller üzerinde incoherent ışınlar 'Lazer ışınları gibi oluşmaktadır,' diyor.

Kanada'dan Gelen Şikayetler

Son zamanlarda Kanada'da kömür madencilerinin bulunduğu küçük kentlerinden birinde oturanlar sağlıklarının bozulduğundan, bu arada baş dönmesinden, mide bulantısından, ruhsal gerilim gibi şeylerden şikayet etmeye başlamışlardır. Çok düşük frekansta kuvvetli radyo sinyalleri saptanmış ve bunların atılımlarının insanların beyin dalgalarıyla interferans yaptıkları iddia edilmiştir. Michrowski bu sinyallerin Rusların büyütücü vericilerinden geldiğini açıklamıştır.

Doğu kıyısındaki patlamaların ısı bombası şeklindeki izahları da, hava kontrolünün de olduğu gibi, aynı eksiklikten yarım kalmaktadır. Kanada'daki sinyallere gelince, atılım frekansı çok alçak olduğu halde (bir ufuk üstü radarı gibi) taşıyıcı frekans birkaç megacycledir ki, bu da bir büyütücü vericiden gelmek için çok yüksektir. Büyütücü transmitter (vericiler) hakkındaki bütün bu aşırı iddiaların altında bu varsayım bulunmaktadır. Bunun çıkışı aynı frekansa ayar edilen herhangi başka tip bir transmitterden temelden farklıdır.

Tesla buna inanıyordu. Fakat acaba bu doğru muydu?

Tesla projesi 1970'de, Robert Golka, bir Boston Elektrik Muhendisi, Tesla'nin hatıra defterini okumak üzere Yugoslavya'ya uçtuğu zaman başlamıştı. Döner dönmez, Wendover, Utah, kentine gitti ve orada Tesla'nın yıllarca önce Colorado Springs'de yaptığı tesisin bir eşini yaptı. Uzun yıllar çalıştıktan sonra, şimdi Robert Golka ondan 25 milyon Volt alabilmektedir ki bu Tesla’nın elde ettiğinin iki katıdır. Ona kalırsa, büyütücü transmitter'den alınan bu akım büyülü bir şey değildir.

'Benim bunun hakkında öğrendiğim her şey elektromanyetik kuram üzerine düşmektedir. Aradaki biricik fark, onun bir şerare-gediği osilatörü kullanmasıdır ki bu yüzden şerarenin çıkardığı gürültü oldukça fazladır'.

İşte Nikola Tesla'nın meşhur büyütücü transmitter'i bir sinyal'den başka bir şey değildir.

Fakat bu tesis yeniden ortaya çıkabilir. Golka'ya göre eğer bu sinyal iyice anlaşılırsa, bu bugün kullandığımız yüksek enerji ile çalışan transmitterler için ucuz bir seçenek olabilir.

BİLİM ve TEKNİK (Nisan 1979 sayı 137)

PHILADELPHIA DENEYİ: GÖKKUŞAĞI PROJESİ (PROJECT RAINBOW)

1930'lu yıllarda Amerikan hükümeti bilim adamlarından gemilerin radarlarda görünmemesini sağlayacak bir yöntem geliştirmelerini ister. Başkanlığını Nikola Tesla'nın yaptığı bir grup bilim adamı bu isteği gerçekleştirmek üzere işe koyulurlar.

Yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonunda proje deneme aşamasına gelir. Deneyde Amerikan donanmasında görevli küçük bir destroyer olan Eldridge adlı gemi kullanılacaktır.

Gemi, jeneratörler, vericiler, güç yükselticiler, modülasyon devreleri ve elektromanyetik alan oluşturmaya yarayacak araç gereci içeren tonlarca ekipmanla donanır.

22 Temmuz 1943'te saatler 09:00'ı gösterirken elektromanyetik alan jeneratörleri çalıştırılır. Eldridge'in etrafını önce yeşil bir duman kaplar. Gemiyi bu dumanın ardında görmek imkânsızlaşır. Alıcılar geminin kuvvetli bir elektromanyetik alanla çevrelendiğini göstermektedir. Duman çekildiğinde ise deneyin istenenden daha başarılı olduğu anlaşılır. Çünkü Eldridge sadece radarlardan değil, mürettebatıyla beraber 'gözden de' kaybolmuştur!

Amerikan hükümeti ve deniz kuvvetleri elbette ki böyle bir deneyin ya da projenin varlığını asla kabul etmiyor. Tüm bunların asılsız, hayal ürünü iddialar olduğunu savunuyor. Ancak diğer taraftan da görgü tanıklarının ifadeleri var. Zaten deney hakkında bilinenlerin çoğu da bu tanıkların ifadelerinden sağlanmış.

Şimdi başa dönelim ve hikayemizin ayrıntılarına bakalım. 1933 yılında Roosevelt ABD'nin başkanı oldu ve hemen ardından eski dostu ve dünyanın sayılı bilim adamlarından Nikola Tesla'yı Washington'a davet ederek ondan devlet adına bazı projeleri yürütüp yürütemeyeceğini sordu.

Yanıt olumluydu. Başkan ona Gökkuşağı Projesi şeklinde bilinen projeden söz etti. Tesla bu proje üzerinde çalışmaya başladı. 1936'ya gelindiğinde Tesla önemli gelişmeler kaydetmiş hatta insansız bir gemiyi gözden kaybedip sonra da geri getirmeyi başarmıştı.

Ancak yetkililerin deneyin insanlı olarak yapılmasında ısrar etmeleri ve Tesla'nın da insanlara zarar gelmeden bu deneyin yapılmasının olanaksız olduğu noktasında başlayan görüş ayrılıkları sonunda Tesla'nın son aşamada projeden ayrılmasıyla sonuçlandı. Bundan sonra projenin idaresini Dr. John Von Neumann devraldı.

Donanma, özellikle Almanlara karşı bir an önce ezici üstünlük sağlamak kaygısını taşıyordu. Bu üstünlüğü sağlamanın ise görünmezlikten geçtiği düşünülüyordu. Arzu edilen gemilerin 'radarlara' görünmemesini sağlamaktı. Fakat sonuç beklenenden çok farklı oldu.

Amerikan hükumeti için çalışan bilim adamları arasında dünyanın en büyük dahilerinden biri olarak gösterilen ve Nazi Almanyası’ndan kaçıp ABD'ye sığınan Albert Einstein da vardı.

Philadelphia Deneyi'nde en büyük katkılardan birinin Einstein tarafından sağlandığı düşünülmekte. Özellik Einstein'ın 'Birleşik Alan Teorisi'nin deneyi başarıya ulaştıran faktör olduğu sanılıyor.

Einstein bu teorisini 1925-27 tarihleri arasında Prusya'da yayımlanan bir bilim dergisine göndermiş ancak tamamlayamadığını düşünerek geri çekmiş. Einstein'ın ileriki yıllarda teorisini tamamladığı, ancak bunun savaş sırası ve sonrası hükümetlerce gizlenmiş olabileceği tahmin ediliyor. Biz şimdi gelelim ilk deneyin ayrıntılarına.

Haziran 1943'te deney için seçilen USS Eldridge'e elektromanyetik alan oluşturucu donanım yüklendi ve gemi Philadelphia Deniz Üssü açıklarında deneye tabi tutuldu. Deney sırasında yeni mürettebat da gemide bulunuyordu.

Deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti. Andrew Furuseth'in özel bir yeri var, çünkü deney hakkında bugün bilinenlerin çoğunu bu gemide görev yapmış olan Carlos Allende'nin anlattıklarından biliyoruz.

(Allende, 50'li yıllarda UFO araştırmacısı Morris Jessup'a yazdığı mektuplarda yaşadıklarını anlatmasaydı belki de bu olaydan hiç haberimiz olmayacaktı. Ve küçük bir not daha: Jessup 1959'da intihar etti. (Ne ilginç değil mi?)

22 Temmuz 1943'te şalterler kaldırıldı. Geminin gözden kayboluşuna kadar olanları biliyorsunuz. Ondan sonra olanlar da oldukça ilginç.

15 dakika sonra şalterlerin indirilmesi emredildi. Yeşil duman yeniden belirdi ve duman çekilirken Eldridge yavaş yavaş yeniden materyalize oldu. Ancak bir şeylerin ters gittiği hemen anlaşılmıştı. Gemiye iletilen telsiz mesajlarına yanıt gelmiyordu.

Gemiye çıkıldığında mürettebatın hiç de iyi durumda olmadığı görüldü. Bir bölüm mürettebat yaşadıkları korku dolu dakikalarda gemiden aşağı atladı (Gemiden o anda atlayanların hiç birinin cesedi bulunamadı) . Sağ kalanların çoğu akıllarını kaçırmıştı.

5 asker geminin metal gövdesi ile kaynaşmıştı! İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmişti. Ellerini keserek adamları kurtardılar ve yerine protez eller taktılar.

Normal durumda olan mürettebatın ileriki zamanda olağan üstü şeylerle karşılaştıkları rapor edilmiştir.

Bulundukları yerde birden yok olup başka bir yerde görünebiliyorlardı.

Duvarların içinden geçebiliyorlardı.

Bir çoğu bu duvarların arasına sıkışarak can verdi.

Birden bire taş kesilip bir başkası onlara dokunana kadar öyle kalanlar vardı (Boyutlar arasında sıkışıyorlardı).

Bunun yanında doğa üstü güçlere sahip olanlarda vardı.

Sağ kalan adamlar asla tam anlamıyla düzelemediler. Akıl sağlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle de ordudan uzaklaştırıldılar.

Donanma bu personeli top yekun emekliye sevk ederek gemiye yeni personel atadı. Bilim adamlarına da sadece radar görünmezliği istediklerini, optik görünmezliğe gerek olmadığını bildirdi.

28 Ekim 1943'te ise Eldridge üzerinde ikinci deney gerçekleştirildi. Saatler 17:15'i gösterirken elektromanyetik jeneratörler yeniden çalıştırıldı. Gemi bir kez daha hemen hemen tamamen görünmez oldu. Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu.

Bir kaç saniye süresince işler yolunda gider gibiydi ki ansızın gözleri kör edebilecek kadar güçlü mavi bir ışık patlaması meydana geldi ve gemi gözlerden tümüyle kayboldu.

Şimdi duyduklarınıza inanmayacaksınız belki ama Eldridge, bir kaç saniye sonra, 600 kilometre ötede, Norfolk açıklarında yeniden maddeleşti.

Norfolk'ta bir kaç dakika boyunca görülür durumda kaldıktan sonra tekrar görünmez oldu ve saniyeler içinde Philadelphia Deniz Üssü açıklarında yeniden belirdi.

Elektronik kamuflajı gerçekleştirmeye çalışan bilim adamları koca bir gemiyi, mürettebatı ile birlikte ışınlamış ve sonra da geri getirmişlerdi. Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi ABD hükümeti asla böyle bir deneyin yapıldığını ya da projenin yürütüldüğünü kabul etmedi.

Donanmaya göre Eldridge, sözü edilen tarihlerde Philadelphia'da bile değildi. Deneyin yapıldığı günlere yakın bir tarihte, yine enteresan bir yerde, Bermuda Şeytan Üçgeni'nde eğitim amaçlı olarak bulunduğu açıklandı. Eldridge daha sonra Yunanistan'a satıldı ve 90'lı yıllara kadar da 'Leon' adıyla hizmette kaldı.

Bilim ve Ütopya, Mart 2000

PHILADELPHIA DENEYİ: GÖKKUŞAĞI PROJESİ (PROJECT RAINBOW)

1930'lu yıllarda Amerikan hükümeti bilim adamlarından gemilerin radarlarda görünmemesini sağlayacak bir yöntem geliştirmelerini ister. Başkanlığını Nikola Tesla'nın yaptığı bir grup bilim adamı bu isteği gerçekleştirmek üzere işe koyulurlar.

Yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonunda proje deneme aşamasına gelir. Deneyde Amerikan donanmasında görevli küçük bir destroyer olan Eldridge adlı gemi kullanılacaktır.

Gemi, jeneratörler, vericiler, güç yükselticiler, modülasyon devreleri ve elektromanyetik alan oluşturmaya yarayacak araç gereci içeren tonlarca ekipmanla donanır.

22 Temmuz 1943'te saatler 09:00'ı gösterirken elektromanyetik alan jeneratörleri çalıştırılır. Eldridge'in etrafını önce yeşil bir duman kaplar. Gemiyi bu dumanın ardında görmek imkânsızlaşır. Alıcılar geminin kuvvetli bir elektromanyetik alanla çevrelendiğini göstermektedir. Duman çekildiğinde ise deneyin istenenden daha başarılı olduğu anlaşılır. Çünkü Eldridge sadece radarlardan değil, mürettebatıyla beraber 'gözden de' kaybolmuştur!

Amerikan hükümeti ve deniz kuvvetleri elbette ki böyle bir deneyin ya da projenin varlığını asla kabul etmiyor. Tüm bunların asılsız, hayal ürünü iddialar olduğunu savunuyor. Ancak diğer taraftan da görgü tanıklarının ifadeleri var. Zaten deney hakkında bilinenlerin çoğu da bu tanıkların ifadelerinden sağlanmış.

Şimdi başa dönelim ve hikayemizin ayrıntılarına bakalım. 1933 yılında Roosevelt ABD'nin başkanı oldu ve hemen ardından eski dostu ve dünyanın sayılı bilim adamlarından Nikola Tesla'yı Washington'a davet ederek ondan devlet adına bazı projeleri yürütüp yürütemeyeceğini sordu.

Yanıt olumluydu. Başkan ona Gökkuşağı Projesi şeklinde bilinen projeden söz etti. Tesla bu proje üzerinde çalışmaya başladı. 1936'ya gelindiğinde Tesla önemli gelişmeler kaydetmiş hatta insansız bir gemiyi gözden kaybedip sonra da geri getirmeyi başarmıştı.

Ancak yetkililerin deneyin insanlı olarak yapılmasında ısrar etmeleri ve Tesla'nın da insanlara zarar gelmeden bu deneyin yapılmasının olanaksız olduğu noktasında başlayan görüş ayrılıkları sonunda Tesla'nın son aşamada projeden ayrılmasıyla sonuçlandı. Bundan sonra projenin idaresini Dr. John Von Neumann devraldı.

Donanma, özellikle Almanlara karşı bir an önce ezici üstünlük sağlamak kaygısını taşıyordu. Bu üstünlüğü sağlamanın ise görünmezlikten geçtiği düşünülüyordu. Arzu edilen gemilerin 'radarlara' görünmemesini sağlamaktı. Fakat sonuç beklenenden çok farklı oldu.

Amerikan hükumeti için çalışan bilim adamları arasında dünyanın en büyük dahilerinden biri olarak gösterilen ve Nazi Almanyası’ndan kaçıp ABD'ye sığınan Albert Einstein da vardı.

Philadelphia Deneyi'nde en büyük katkılardan birinin Einstein tarafından sağlandığı düşünülmekte. Özellik Einstein'ın 'Birleşik Alan Teorisi'nin deneyi başarıya ulaştıran faktör olduğu sanılıyor.

Einstein bu teorisini 1925-27 tarihleri arasında Prusya'da yayımlanan bir bilim dergisine göndermiş ancak tamamlayamadığını düşünerek geri çekmiş. Einstein'ın ileriki yıllarda teorisini tamamladığı, ancak bunun savaş sırası ve sonrası hükümetlerce gizlenmiş olabileceği tahmin ediliyor. Biz şimdi gelelim ilk deneyin ayrıntılarına.

Haziran 1943'te deney için seçilen USS Eldridge'e elektromanyetik alan oluşturucu donanım yüklendi ve gemi Philadelphia Deniz Üssü açıklarında deneye tabi tutuldu. Deney sırasında yeni mürettebat da gemide bulunuyordu.

Deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti. Andrew Furuseth'in özel bir yeri var, çünkü deney hakkında bugün bilinenlerin çoğunu bu gemide görev yapmış olan Carlos Allende'nin anlattıklarından biliyoruz.

(Allende, 50'li yıllarda UFO araştırmacısı Morris Jessup'a yazdığı mektuplarda yaşadıklarını anlatmasaydı belki de bu olaydan hiç haberimiz olmayacaktı. Ve küçük bir not daha: Jessup 1959'da intihar etti. (Ne ilginç değil mi?)

22 Temmuz 1943'te şalterler kaldırıldı. Geminin gözden kayboluşuna kadar olanları biliyorsunuz. Ondan sonra olanlar da oldukça ilginç.

15 dakika sonra şalterlerin indirilmesi emredildi. Yeşil duman yeniden belirdi ve duman çekilirken Eldridge yavaş yavaş yeniden materyalize oldu. Ancak bir şeylerin ters gittiği hemen anlaşılmıştı. Gemiye iletilen telsiz mesajlarına yanıt gelmiyordu.

Gemiye çıkıldığında mürettebatın hiç de iyi durumda olmadığı görüldü. Bir bölüm mürettebat yaşadıkları korku dolu dakikalarda gemiden aşağı atladı (Gemiden o anda atlayanların hiç birinin cesedi bulunamadı) . Sağ kalanların çoğu akıllarını kaçırmıştı.

5 asker geminin metal gövdesi ile kaynaşmıştı! İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmişti. Ellerini keserek adamları kurtardılar ve yerine protez eller taktılar.

Normal durumda olan mürettebatın ileriki zamanda olağan üstü şeylerle karşılaştıkları rapor edilmiştir.

Bulundukları yerde birden yok olup başka bir yerde görünebiliyorlardı.

Duvarların içinden geçebiliyorlardı.

Bir çoğu bu duvarların arasına sıkışarak can verdi.

Birden bire taş kesilip bir başkası onlara dokunana kadar öyle kalanlar vardı (Boyutlar arasında sıkışıyorlardı).

Bunun yanında doğa üstü güçlere sahip olanlarda vardı.

Sağ kalan adamlar asla tam anlamıyla düzelemediler. Akıl sağlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle de ordudan uzaklaştırıldılar.

Donanma bu personeli top yekun emekliye sevk ederek gemiye yeni personel atadı. Bilim adamlarına da sadece radar görünmezliği istediklerini, optik görünmezliğe gerek olmadığını bildirdi.

28 Ekim 1943'te ise Eldridge üzerinde ikinci deney gerçekleştirildi. Saatler 17:15'i gösterirken elektromanyetik jeneratörler yeniden çalıştırıldı. Gemi bir kez daha hemen hemen tamamen görünmez oldu. Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu.

Bir kaç saniye süresince işler yolunda gider gibiydi ki ansızın gözleri kör edebilecek kadar güçlü mavi bir ışık patlaması meydana geldi ve gemi gözlerden tümüyle kayboldu.

Şimdi duyduklarınıza inanmayacaksınız belki ama Eldridge, bir kaç saniye sonra, 600 kilometre ötede, Norfolk açıklarında yeniden maddeleşti.

Norfolk'ta bir kaç dakika boyunca görülür durumda kaldıktan sonra tekrar görünmez oldu ve saniyeler içinde Philadelphia Deniz Üssü açıklarında yeniden belirdi.

Elektronik kamuflajı gerçekleştirmeye çalışan bilim adamları koca bir gemiyi, mürettebatı ile birlikte ışınlamış ve sonra da geri getirmişlerdi. Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi ABD hükümeti asla böyle bir deneyin yapıldığını ya da projenin yürütüldüğünü kabul etmedi.

Donanmaya göre Eldridge, sözü edilen tarihlerde Philadelphia'da bile değildi. Deneyin yapıldığı günlere yakın bir tarihte, yine enteresan bir yerde, Bermuda Şeytan Üçgeni'nde eğitim amaçlı olarak bulunduğu açıklandı. Eldridge daha sonra Yunanistan'a satıldı ve 90'lı yıllara kadar da 'Leon' adıyla hizmette kaldı.

Bilim ve Ütopya, Mart 2000