Radyestezinin Kökeni

RADYASTEZİ
 

Radyestezinin temeli, aynı zamanda tüm paranormal fenomenlerin esasını oluşturur. Evrenin içinde bulunan her şeyden yayınlanmakta olan enerji radyasyonlarının oluşturduğu uçsuz bucaksız titreşim halindeki alanlar denizi herkes ve her şey üzerinde etkili olmaktadır. 
Büyük bir olasılıkla yıllar öncesinin radyestezisti, bu elektriksel güç alanlarının farkında değildi. Ama büyük bir isabetle yeraltındaki suları bulabiliyordu. Radyestezi prensipleri, o günden beri değişmiş değil. Fakat değişen, ortamdaki fenomeni araştıra gelmiş olan bilimdir. Bu gelişmeler, Şimdi radyesteziyi, medikal teşhis alanına kadar sokmuş bulunmaktadır. 
Çubukla yeraltında su veya maden arama işi, bütün yazılı tarih boyunca yapıla gelmiştir. Su, ya da kayıp hazineleri bulmakta kullanılan çatal çubuk, mistik değnek biçimlerinin belki de en eskilerinden biridir. Hiçbir ruhsal yeteneği bulunmayan, ama elinde bu şekilde bir çubuk bulunan bir kimse, sadece telepati ya da durugörür kimselerin bilebilecekleri soruları yanıtlayabiliyordu. 

Tarihçe

Bilinen en eski, yeraltında maden ya da su keşfinde kullanılan çatal çubuğun resmi M.Ö. 1300 yıllarına ait olup, Mezopotamya harabelerinde bulunmuştur.
Yedinci yüzyılın ortalarında çubukla toprak altında su veya maden arayanların, ortaya yararlı hizmetler koysalar bile, şeytanla işbirliği halinde bulunduklarına inanılırdı. Dolayısıyla büyücülere yapılan işleme tabi tutulurlardı.
O yüzyılın sonlarına (1691) doğru, çubukla toprak altında su veya maden aramayla ilgili olarak daha çok kayda rastlıyoruz. O yıllarda basılmış bulunan Shorter’s Oxford Sözlüğü’nde “dowsing’ kelimesi, ‘maden ve suların yerlerinin belirlenmesinde hassas bir çubuğun kullanılması” olarak tanımlanıyordu.
İngiliz Kolombiyası hükümeti, 1931 yılın da, bu konuda resmen adam çalıştırmak hususunda harekete geçmişti. Adı geçen hükümetin o tarihlere ait mühendislik ve jeoloji raporlarında, çatal çubukla ilgili çalışmalara da uzun uzun yer verilmiştir.
Kuzey Kutbunda kaybolmuş bir grubun yerinin saptanmasında Abbe Mermet isimli bir radyestezistten yararlanılmıştı. Söz konusu kayıp grubun bulunması ihtimal dahilinde bulunan bölgelerin haritası üzerinde, sarkaçla yaptığı araştırma sonunda Abbe, kayıp 20 kişinin hayatını kurtarmıştı. 

Teorik Esaslar

Balıkların denizde yüzdükleri gibi, bizler de bir enerji radyasyonları denizinde yüzüyoruz. Bu enerji denizinin etkisi altında bulunan bizler de, devamlı olarak elektriksel güçlerin evrensel alanına kendi yayınımızla bir şeyler katmaktayız. Kendi dışımızda güç alanının kaynağı, besbelli ki dünyanın çekirdeğidir.
George De La Warr’a göre, her şey ve herkes dünyanın manyetik alanı içinde kendi manyetik alanına sahiptir. Herkes ve her şeyin, (bir mıknatıs olan) dünyanın güç alanı içinde her noktada bir defa bulunabilmesi için, dünyanın tüm çevresinde, son derece çok sayıda pozisyonu vardır. Bu, istenilen belirli bir güç alanıyla bağlantıyı yaratır. Bu elde edildiği zaman da bağlantı ve transmisyon kaçınılmaz bir olasılık olarak ortaya çıkar. 
Fransız Fizikçi Dr. Yves A. Rocard, hemen hemen herkesin manyetik değişmelere karşı duyarlı bulunduğunu ve bununla ilişkili olarak da çubukla toprak altında su ve maden arayan bir kimsenin manyetik alana, sinirsel ve adalesel yoldan fiziksel olarak tepkiler gösterdiğini buldu. Bir göstergeden başka bir şey olmayan çatal çubuk ya da sarkaç, bu konuda hassas olan kimsenin bir uzantısı olarak görülebilir.
İnsanlar, vücutlarının etrafını saran bu güç alanının polarizasyonuna göre sınıflandırılabilirler. Bir mineral damarı ya da su kütlesinin etrafını saran bilinmeyen bir güç alanı, insanın bedeni etrafında bulunan güç alanıyla temasa geldiği zaman, muhtemel bir etkileşim ortaya çıkar. Buradaki mantık oldukça basittir.
Örnek olarak TV setinizi ele alalım. Bu cihaz bildiğiniz gibi kilometrelerce öteden, hatta Aydan görüntüleri bizim oturma odamıza kadar ulaştırır. Bunun yukarıdakiyle ne ilgisi var diyeceksiniz. Basit! Bütün mesele, TV akımıyla yayının kaynağını rezonansa getirmektir. Çubukla toprak altında su ve maden arama yönteminde de yapılan, çubuğu tutan kimse belirli titreşimlere karşı kendini akort edebilen ve biraz da ruhsal konsantrasyonunu kullanarak bu radyasyonları “okuyabilmesi”nden başka bir şey değildir. 

Deneysel Ayrıntılar

Yapılan incelemeler göstermiştir ki, çubukla toprak altında maden veya su aramanın prensipleri, dünyanın güç alanı içinde bulunan (aranan) objenin kendine özgü güç alanıyla yakından ilgilidir.
Dünya yüzeyinin altından, doğru ve her şeyden yayıla gelmekte olan ışınları düşünün. Bunun sonucu, sinir sistemini etkileyen radyoaktivite ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle, bizim kendi enerjilerimizi titreştiren bir çekim var etrafımızda... Bunun sonucu olarak, heyecansal bakımdan hem kişiliğiniz, hem de davranışlarınız etkilenmektedir.
Konuyla ilgili laboratuar denemeleri göstermiştir ki, radyestezistin kan basıncında (suyun bulunduğu noktaya doğru çubuğun sallanmaya başladığı an) belirgin artış fark edilmektedir. Bu da, çok eski yıllardan beri söylenegelmekte olan, çubukla toprak altında suya da maden bulma işleri sırasında vücudun, buna fiziksel olarak tepkide bulunduğunun bir belirtisi, ya da delili olmaktadır.
Çatal çubuklarla başlayan radyestezi, artık günümüzde “Radionics” adıyla medikal teşhis ve tedavinin içine girmiş bulunmaktadır. Medikal teşhiste genellikle sarkaç kullanılır. Bunun için sarkaç bir kan, idrar ya da deri numunesi üzerinde tutulur. Sarkacın yapacağı hareketlere göre çalışmalar geliştirilir. Artık ‘radyestezi’ denilince aklımıza sadece “su arama’ gelmeyecek, tıpla ilgili araştırma ve çalışmalar da gelecektir. 

Radyestezi Deneyimleri

Yukarıdan beri anlatılanlara göre, bir bakıma ‘su kahinleri” olan radyestezistlere, belirli dalga boylarına, elektromanyetik dalgalara ve güç alanlarına kendilerini akort edebilen beşeri radyo gözüyle bakabiliriz.
Meksika eşeği, çok iyi bir su kahinidir. Bu çorak bir arazide, kendi boyundan derin çukurlar eştiği ve bunu, suyu bulana kadar sürdürdüğü görülmüştür. Kuşkusuz yukarıdan beri anlatmaya çalıştığımız olayın işleyişiyle ilgili prensipler Meksika eşeği için de geçerlidir. Besbelli ki burada hassas bir süje haliyle suyun yerini keşfetmiştir. Yani vücudunun güç alanı, toprak altındaki su birikintisi tarafından çekilmiştir. Hayvan toprak altından gelen su radyasyonlarından etkilenmiştir.
Henry Gross isimli radyestezist, bir sarkaç kullanakarak suyun bulunduğu araziye çıkmadan bile onun nerede olduğunu saptayabiliyordu! Maine’de oturduğu halde, Bermuda, İrlanda ve Nijerya’da su bulmuştur. Bütün bunları Gross, elindeki pandülü (sarkacı), ilgili yörelerin haritaları üzerinde dolaştırmak suretiyle başarmıştı.
Solaklık, keza sarkaçla belirlenebilecek hususlardan biridir radyestezide. Gross, ısrarla ifade etmiştir ki, solak olan bir kimsenin avucu üzerinde sarkaç, saat yelkovan istikametinin tersi yönünde hareket gösterir.
Aslında sarkacın kullanılması, eski bir “bilim”dir. Daha dün sayılabilecek zamanlara kadar, gebelik teşhis ve kontrolünde sarkaç, güvenilir bir araç olarak kabul edilmekteydi. Hatta daha da ileri giderek, hamile annenin karnının üzerinde tutulan sarkacın hareketlerine bakılarak doğacak bebeğin cinsiyeti hakkında tahmin yürütülürdü. Bu tahminlerin 10’da 9 isabetli olduğu doğrulanmıştır. Hatta en modern jinekoloji laboratuarlarında bile bu kadar kesin tahminlerin yapılmadığı bilinmektedir. 

PRATİK UYGULAMALAR

Radyestezi Çubuğu (Çatal çubuk) Nasıl Yapılacak?

Rahatça elde tutulabilecek kalınlıkta, (Y) harfi biçiminde bir dal parçasını, hemen hemen her ağaçtan kesebileceğinizi sanıyoruz. Ancak keseceğiniz dal, hastalıklı olmamalıdır. Mümkün olduğu kadar çatal kollar, düzgün olmalıdır. Eski radyestezistlerin bir kısmı, en bol (Y) biçimli dalları fındık ağacının verdiğini ileri sürmüşlerdir. Bazı radyestezistler ise, söğüt ağacının suya karşı özel bir hassasiyeti olduğuna inanmaktadırlar. 
Bütün bunların yanında bir husus, belki de daha önemlidir Radyestezi amacıyla kullanılacak çatal çubuklar yeşil olarak kurumuş ve mümkün olduğu kadar tabii hallerini yitirmemiş dallardan alınabilir

Çatal Çubuğun Denenmesi

Çubuğunuzun çatal uzantılarından (kollarından) tutun ve yürümeye başlayın. Üçüncü uzantıyı, yani ana dalı, gösterge olarak kabul edin. Çok sıkmadan, ama iyi bir şekilde tutun.
İlk denemelerde, hemen su aramaya girişmeden önce, belirlenmiş bir kimseyi bulmaya çalışsanız daha iyi olur. En azından altı kişiden oluşan bir grup oluşturun. Onların daire şeklinde oturmalarını sağlayın. Grupta bulunanların, içlerinden birini hedef olarak seçmeleri için, siz çubuğunuzla birlikte biraz yanlarından uzaklaşın. Söz konusu hedef süje seçildikten sonra, sizi çağırsınlar ve bu şekilde teste başlayın. Grupta bulunanlar, dikkatlerini, seçtikleri arkadaşlarının üzerinde bulundurmaya itina gösterirler. Kuşkusuz bunu zihnen yapacaklar ve hiçbir şekilde size ipucu vermeye çalışmayacaklardır. Bunun için, hiç kimsenin, seçilen hedef süjeye bakmaması, sadece onu zihnen düşünmesi gerekir. Eğer bu şartlar gereği gibi gerçekleştirilirse görülecektir ki, çatal çubuk, seçilen hedef süjenin önünde tipik hareketler (ya da salınımlar) yapacaktır. Bu hareketler, genellikle aşağı yukarı olarak görülecektir.

Kendi Sarkacınızı Nasıl Yapacaksınız?

Kısaca bir sarkaç, sicimin ucuna asılmış belirli bir ağırlıktan başka bir şey değildir. İpliğin kolayca bağlanabilmesi nedeniyle bu iş için seçilecek güzel, küçük bir boncuk tanesini ağırlık olarak kullanabilirsiniz. İpin ucundan salladığınız zaman, ağırlığını hafif hafif hissedebileceğiniz büyüklükte olmalıdır boncuğunuz. İplik, naylon ya da pamuktan olabilir. Bazıları en incesinden balık misinasını tercih eder. İpliğinizi de seçtikten sonra, boncuğun deliğinden geçirip iyice düğümleyin. Sarkacınızın ipliği, yaklaşık 20–22 cm olabilir. Bazı radyestezistler, 18 cm’lik sarkaçlar da kullanmaktadırlar. Bu uzunluktan başka, sarkacınızın iplik kısmının, işaret parmağınızı geçirebileceğiniz büyüklükte bir halkası da olmalıdır. 

Sarkacın Sınanması

Yukarıdaki ön hazırlıklardan sonra artık sarkacınızı bir denemeye tabi tutabilirsiniz. Bazı radyestezistlere göre sarkacın ipi, başparmakla işaret parmağı arasında tutulmalıdır. Eğer ipinin halkası kullanılacaksa, işaret parmağına geçirilmelidir. 
Bu test amacıyla, kullanmayı kararlaştıracağınız bir el, resim ya da herhangi bir eşya üzerinde sarkacınızı tutun. Ve zihnen yapacağınız işi arzulayın. Onu (zihnen) döndürün, dönerken durdurun, sağa sola, ileri geri hareketler yapmasını isteyin. Ona, bu hareketler için zihinsel emirler verin. Hatta testten önce, “sarkacınızla nasıl konuşacağınızı’ kararlaştırın. Bunun için uygulamalar göstermiştir ki, en pratik çözüm, ‘evet’, ‘hayır’ kelimeleridir. “Evet”e karşılık olmak ya da bu anlama gelmek üzere sarkacın saat yelkovanı yönünde dönmesi gerektiğini, “hayır”a karşılık olmak üzere de bunun tersi hareketi belirleyin. Aynı şeyi, “doğru”, “yanlış”, “iyi”, “kötü” kelimeleri için de değiştirebilirsiniz. Olumsuz cevabın, sarkacın ters hareketine karşılık olduğunu önceden kararlaştırın, ya da sizi izleyenler varsa, önceden bunu onlara bildirin. Olumlu yanıtlar da kuşkusuz saat yelkovanına uygun dönüşlere karşılık olacaktır. İzleyicilerin önünde bu testinizi yapıyorsanız, sarkacınıza sorunuzu yüksek sesle yöneltiniz. Eğer tek başınıza denemenizi yapıyorsanız, sessiz (yani sadece zihinsel) emirler de yetecektir. 

Doğacak Çocuğun Cinsiyetinin Saptanması

Doğacak bir çocuğun erkek veya dişi olduğunu anlamak için, en basit yöntem, gebe kadının karnının 10–15 cm üzerinde bir sarkaç tutarak, bunu anlamaya çalışmaktır. Vücut üzerinde sarkaçla muayene yapılırken, sarkacı tutan sol elin işaret parmağı anten olarak kullanılabilir. 
Sarkaç sağ elde tutularak, sol elin işaret parmağı da anten olup, sağlığı yerinde bir erkek üzerinde sarkaç ayar edilir. Sonra hamile kadının karnı üzerinde aynı parmak anten olarak kullanılır. Eğer sarkaç aynı hareketi verirse, doğacak çocuğun erkek olduğuna, tersindeyse kız olduğuna hükmedebiliriz.
Daha iyi güvenebilmek için, erkekte olduğu gibi, bir kız tanık olarak da kullanılabilir. Eğer sarkaç, yine aynı hareketi verirse, artık inanabiliriz.

Ruhsal Bilim Açısından

Hassas kimse ya da radyestezist, bu tür neylere konu olan enerjilere gösterge olacak tarzda hareket eden, bir ara vasıtadan başka bir şey değildir. Kuşkusuz bu tür radyestezik tesirler için biçilmiş kaftan denilebilecek doğuştan hassa kimseler de yok değildir. 
Radyestezi ruhsal bilim açısından ele alınırsa, sonuçları daima yararlı özellikte olmaktadır. Uçak kazazedelerinin, mineral yatakların, kurak bölgelerde suyun bulunması gibi uygulamaların insanların yararına olmadığını söyleyemeyiz. Konunun daha ilginç yanı, aranacak nesneden çok uzaklarda, örneğin bir harita üzerinde yapılan çalışmalar ve alınan başarılı sonuçlarla ilgilidir. Bu gibi durumlarda sarkaç, daha çok kullanılan araç olarak ortaya çıkmaktadır. 
Bilimsel açıdan, radyestezi, her yanımızı sarmış bulunan dünyanın güç alanlarıyla kendi enerji radyasyonlarımızın etkileşiminden başka bir şey değildir.
Yukarıda belirtmeye çalıştığımız yararlı uygulamaları yanında en azından kağıt oyunlarından çok yararlı bir salon oyunudur.
Radyestezinin uygulama ve kayıtlarından anlamaktayız ki, canlı bir şey, hiçbir zaman ölmez (yok olmak anlamında); fakat, sadece form değiştirir. Ve ne kadar değişime uğrarsa uğrasın ve nerelere gizlenirse gizlensin, radyestezi uygulamalarıyla bulunup ortaya çıkarılabilir.